Kitap Tanıtımı |
Baudrillardın Üretimin Aynası, Marxın, burjuva ekonomi-politiğini aşamadığını, aksine onun sadece aynadaki yansımasını -bir başka biçimini-ortaya koyduğunu iddia eder. Baudrillarda göre Marksizmin hatası, sermayeyi, ihtiyaçları, değeri ve emeği yüceltmesidir. Böylece Baudrillard Marksist tarihsel materyalizmi ayakta tutan başlıca ilkelere -maddi üretim teorisine ve tarihsel fenomenolojinin mantığına- doğrudan ve tam bir vuruş yapmaktır. Baudrillard, sadece görünüşte radikal olan bu devrimci imgelerin ardında "üretkenlik romantizmi" denilen vahşi bir ejderhanın gizli olduğunu kanıtlamaya girişir; bu ejderha bizzat Marx tarafından bilinçsiz bir biçimde serbest bırakılmıştır. Lefebvrenin öğrencisi olan Baudrillard, aynı zamanda Roland Barthes ve Guy Deborddan da etkilenmiştir. Dahası mantığını, 1960larda ve 70lerdeAvrupanın tüm akademik çevrelerini etkilemiş olan Fransız antropolog Marcel Maussun ilkel topluluklar üzerine yaptığı araştırmalar üzerine kurar. Ayrıca Georges Bataillein 1930ların başlarında geliştirdiği, Mauss ile bağlantılı avamcı felsefesini içselleştirir ve Marksizme karşı savaşında kullanmaya çalışır. Yibing, birçok düşünce hilesinin kullanıldığı bu esere karşı zorlu bir mücadeleye girişir ve kapitalist üretim biçiminin Marksist eleştirisinin mantığını ortaya koyar.
Postmarksgil eğilim,1968 fırtınasının ardından postmodern bağlam içerisinde daha radikal bir postmarksist düşünceyi benimseyen Deleuze, Baudrillard ve Derrida gibi dinamik düşünürlerin Marksizme veda etmesi ile belirmiştir. Bunlar Marksizm ile olan anlaşmazlıklarını açıkça ifade etmişler, öte yandan Marxın eleştirisinden de bazı şeyler aldıklarını ilan etmişlerdir. Bu radikal teorik eğilim, Roland Barthes, Jacques Lacanın son dönem çalışmaları ve Jerry Fodorun oluşumunda etkili olduğu postmodern ana akımdan etkilenir.
Postmarksgil eğilim Marksizmin temel çerçevesini tarihsel olarak aşmasıyla övünür; fakat bu eğilimin ontolojik çıkış noktası postmodern Marksizmden farklı değildir, çünkü modernin postmodern tarafından aşılması üzerine kuruludur. Bu eğilimin düşünürleri, Marksizmin üzerine kurulu olduğu toplumsal tarihin temelinin kaçınılmaz olarak tarihin tortusuna indirgeneceğine inanır. Bu radikal eleştiriye göre, heterojen bir gerçeklik taşıyacak olan yeni bir toplumsal uygarlığın ortaya çıkması beklenmelidir ve bu da onların teorilerine önemli bir heterojenlik özelliği getirir.
Derrida Marxın Hayaletleri adlı eserinde kahramanca bir çıkışla şöyle yazar: "Markssız olmaz. Her halükarda kesinlikle Marx olmaksızın, onun dehası olmaksızın, Marx'ın anısı ve mirası olmaksızın, kısacası Marx olmaksızın gelecek olmaz Hepimiz Marxın mirasçılarıyız. Yapısöküm teorisinin babası olan Derrida, yaşamı boyunca Althusser ile yakın ilişki içinde olmuştur, onunla farklı konumlarda olmalarına karşın bu dostluk sürmüştür; ona karşı bir borçluluk duygusu beslediği bir gerçekliktir. Derridanın 1980lerde çeşitli Marksist çevrelerden önemli eleştiriler aldığı ve kapitalizmi eleştirmekten vazgeçtiği söylenmiştir. Ancak o çok önemli bir tarihi dönüm noktasında, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupanın çöktüğü, Çinin reformlara yöneldiği koşullarda ayağa kalkar. Yibing, Derridanın eserinin felsefi derinliklerinde onun hayalet teorisinin ve hepimiz Marxın mirasçılarıyız şeklindeki düşüncesinin iç mantığını ve düşünsel kaynaklarını ortaya koymakta ve onun Marksizm ile yapısöküm arasındaki ilişkileri nasıl gördüğünü analiz etmektedir.
Guy Debord, Gösteri Toplumu adlı eserinde Marxın muazzam meta birikimi teorisinin, yerine gösterinin muazzam birikimini ikame eder ve böylece Marxın Kapitalinin giriş bölümü eleştirel bir biçimde yeniden yazılmış olur. Debord, Gösteri Toplumundan Tüketim Toplumuna adlı eserinde de Marxın metaların değişimi kavramını göstergelerin değişimine dönüştürür. Postmodern çağın medya araçlarının ürettiği fanteziler bugünkü kapitalist toplumun gerçek hâkimi haline gelir ve Marxın teorisini dayandırdığı üretimin aynası kırılır. İnsanlar bu gösterinin imal edilmiş bir olgu olduğunu bilmelerine karşın kendilerini bu gösterinin içinde öylesine kaybederler ki, kendi gerçek varoluşlarını unuturlar. Bu, yeni bir yabancılaşma biçiminin ortaya çıkışıdır. Yibing mantıki gerekçelerle Debordu postmarksgil olarak tanımladığı eğilimden ayırır. Guy Debordun eserinin, Batı Marksizminin kültürel mantığında en önemli kırılmalardan birine işaret ettiği rahatlıkla söylenebilir. Lefebvreden köken bulan bu düşünceler, çağdaş kapitalizmin altyapısında üretimin önceliğinin yerini kesin bir şekilde tüketime bıraktığı şeklinde özetlenebilir. Bu görüşün, Batı Marksizminin toplum eleştirilerindeki postmarksgil eğilimlerin orijinal kaynağı olduğu söylenebilir. Bu akım çerçevesinde, geleneksel Marksizmin odaklandığı maddi üretim alanı, toplumsal yaşamın merkezinden çıkartılarak ikincil önemde görülmeye başlanmıştır.
Çinde Marksist felsefe araştırmalarının 1980lerle birlikte yeni bir ivme ve derinlik kazandığı, özellikle daha önce bir tabu olarak görülmüş olan Batı Marksizmi üzerine çalışmaların derinleştiği bilinmektedir. Çinde felsefe çalışmaları birbirleriyle bağlantılı üç ana sacayağı üzerinde oturmaktadır: Marksist felsefe, Batı felsefesi ve Çin felsefesi. Zhang Yibing, Çinin önde gelen Batı Marksizmi araştırmacılarındandır. Kendi geliştirdiği teorik konumlandırma yöntemi çerçevesinde Batı Marksizmi, Marxın ve Leninin felsefesi üzerine çok sayıda kitap ve makaleleri ile yankı uyandırmış olan titiz bir araştırmacı olarak dikkat çekmektedir. Yazarın önemli bir özelliği, eserlerin tarihsel ve düşünsel arka planına ve felsefi soy kütüğüne özel bir dikkat göstermesidir. Yibingin içinde bulunduğu üçüncü kuşak felsefecilerin önemli bir özelliği, bu ülkede felsefi araştırmaların kaba bir biçimde politikleştirilmesi ve kumanda edilmesi davranışının son bulduğu bir dönemde araştırmalarına başlamış olmalarıdır. Bu kuşak aynı zamanda üniversite eğitimlerine ara vererek kültür devrimi için kırsal alanlara gittikten sonra geri dönüp sonradan eğitimlerini ve araştırmalarını sürdürmeye başlamış olan bir kuşaktır. |