Kitap Tanıtımı |
Ünlü İngiliz şairi Samuel Taylor Coleridge (1772-1834) şiirlerinin yanısıra eleştirel denemeleriyle de kendinden sonraki kuşakları etkilemiş bir yazardır. Elinizdeki kitabı oluşturan denemelerin büyük bir bölümü onun 1817'de "Biographia Literaria" adıyla yayımladığı yazınsal yaşamöyküsünden alınmıştır. Coleridge bu yapıtında şiir, felsefe ve eleştiri alanlarındaki ilk çabalarından yola çıkarak eleştiri uğraşının düşünsel ve ruhbilimsel temellerini atmaya çalışmaktadır. Bu yaklaşımı ile bir yandan eleştirinin ilkelerini belirlerken, bir yandan da Wordsworth'ün şiirlerini örnek alarak uygulamalı eleştirinin de öncülüğünü yapmıştır. Ayrıca, Shakespeare'in "Romeo ile Juliet, Hamlet ve Kral Lear" gibi oyunlarıyla ilgili yazıları da Coleridge'in bu konuda en yararlı değerlendirmeleri yapan bir eleştirmen olduğunu göstermektedir.
Tadımlık
Okurların eleştirmenlerle birlik olup yazara karşı çıkışları gibi karmaşık bir duygunun çözümlenmesinin ve belirgin bir bilinçlilik içinde ortaya konmasının hem öğretici, hem de eğlendirici olacağını hep düşünmüşümdür. Bunun gibi, bütün ozanlara karşı, Haratius'un kendi çağının değersiz yazarları için söylediği "Genus irritable vatum" küçümsemesini kullanmaya can atışları da aklımdan geçer. İmgelemsel gücün zayıflığı ve loşluğu ve bunun sonucu olarak duyuların ivedi izlenimlerine inanma gereği iyi biliyoruz ki, usumuzun boş ve aşırı inançlara bağlanmasına yol açar. Özgün ve iç sıcaklıktan yoksun bulunan bu tür kafalar, kalabalıkta, tek başına erişemedikleri topluluk sıcaklığı için bir circum fana ararlar. Doğaları ıslak saman gibi soğuk ve ağır kanlı olanlar co-acervation (yığınlama) ile ısınır ve alevlenirler; ya da arılar gibi, bir araya gelen büyük kalabalığın doğurduğu sıcaklıktan tedirgin ve yangılı olurlar. Bu nedenle, aşırı tutkunun karşılığı olan Almanca sözcük (hiç değilse özgün anlamı bakımından) arıların kümeleşip oğul vermesi demek olan schwärmen, schwärmerey sözcüğünden türetilmiştir. Kavramayla ters orantılı olan tutku ne kadar canlı ise o kadar az belirlidir; öfke de bunun kaçınılmaz sonucudur. Kendilerinin güvenliği ve mutluluğu için doğru ve kaçınılmaz olduğuna inandıkları şeylerin kafalarında hiç temeli bulunmayışı rahatsız edici bir duygu ortaya çıkarır. Bu öyle istenmeyen bir korku duyusudur ki, doğa bundan ancak öfke ile kendini sıyırır. Deneyimlerden, zayıf kavrayış yetisi olanların ilk sığınacakları savunmanın sert karşılık vermek olduğunu öğreniyoruz. |