Kitap Tanıtımı |
"Halk, anlatan kimse yok diye, alimler de dinleyen kimse yok diye kendilerini mazur görmektedirler. Halbuki, Allah'u Teâla indinde halkın " Kimse bize bir şey söylemedi" diye mazeret göstermeleri yeterli değildir. Çünkü dini konuların öğrenilmesi ve araştırılması herkesin şahsi görevidir. Kanunu bilmemek hiç bir devlette geçerli bir mazeret olmadığı halde, hâkimlerin hâkimi olan Allah celle celâluhû indinde böyle sakat bir mazeret nasıl geçerli olabilir? Günah işlemek için mazeret bulmak, o günahtan daha beterdir.
Aynı şekilde hocaların, dinleyen biri yok şeklindeki cevapları da uygun değildir. Kendilerine tâbi olduğunuzu iddiâ ettiğiniz geçmişteki din büyükleriniz (selef-i sâlihin), İslâm'ı tebliğ uğruna nelere tahammül etmedilerki! Taş mı yemediler, küfür mü işitmediler, musibetlere mi katlanmadılar? Ama her türlü eziyetlere tahammül edip, kendi üzerlerindeki İslâmı tebliğ sorumluluklarını duyarak dini herkese ulaştırdılar. Her türlü, en sert direnişlere rağmen, insanlara son derece şefkat göstererek İslâm'ın emirlerini yaydılar. |