Kitap Tanıtımı |
"Bir kadınla üç şey yapabilirsin; ya onu seversin, ya onun için acı çekersin ya da onu yazarsın."
-Lawrence Durrell-
Şehrin en işlek caddesinde, bir başıma yaşadığım çatı katındaki evimde olsak... Sabahlara kadar bıkmadan usanmadan yaşadığımız günleri, biz olmayınca yüzünün hiç gülmediğine inandığım çay bahçelerini, gri renkli otobüs duraklarını, tenha sokakları, o yangın zamanları, ders notlarını, amfileri, dostlarımızı, fakülte kantinlerini, hiç ilgimi çekmediği gibi bir şey de anlamadığım ve anlamak için de hiç kendimi zorlamadığım, itiraf etmeliyim ki seni memnun etmek için ilgilenir gözüktüğüm
daha sonra seni hatırlamak için birkaç defa okuduğum Uygarlık Tarihi'nden konuşsak... Gecenin dördünde çay demlesek... Daha doğrusu, ben açık yaparım diye sen demlesen... Bir şeyler yemeden sigara içmene kaşlarımı çatarak izin vermesem... Acele ile ekmeğin arasına bir şeyler sıkıştırıp yemeni istesem... Yarısını benim yemem şartıyla kabul etsen...
Ayrılık getirir diye gözlerimden öptürmezsem... Sen de kaşlarımın kenarından öpsen... Sam Brown, Tanita Tikaram, Nazan Öncel, Tracy Chapman, ne bileyim işte Sibel Sezal, Pink Floyd, Ezginin Günlüğü, Fikret Kızılok dinlesek... Şükrü Erbaş'ın, Ahmet Telli'nin şiirlerini okusan bana... Senin sevdiğin şeyleri ben de sevseydim, benim sevmediğim şeyleri sende sevmeseydin. Ben, her manada sen olsaydım, sende ben... |