Kitap Tanıtımı |
Yeni hanımım çocuklara çok çektirdi. Onlara olmadık eziyetler etti. Çocuklar da dayanamadılar, evi terk ettiler. Bir gün evde, beş gün dışarda, peşlerinden koşturdum durdum. Ben perişan ve rezil bir hayatın içindeydim. İstedim ki, onlar benim gibi olmasınlar. Ama korktuğum başıma geldi, maalesef... Tam iki yıl evle sokak arasında sürdürülen bu kovalamacayı ben kaybettim. Çocuklar evi tamamen terkettiler. Bir daha eve dönmediler. Çocukların acısı, içimi yakıyor da yakıyordu. Dayanamadım, peşlerine düştüm. Hayattaki tek varlığım onlardı. Eğer onlara bir şey olursa, kesin intihar ederdim. İstanbul´a gittim. Köşe bucak onları aradım. Nihayet buldum. Tam anlamıyla perişan, bitkin ve bitmiş haldeydiler. Birisinin ayağı kırılmış, yürüyemiyor; birisinin de kavgada gözü patlamış, gözünün birisini kaybetmiş. Beni reddettiler. Yalvardım, ağladım. _ Yeni bir düzen kuralım. Birlik olalım. Birbirimizden başka kimsemiz yok, diye... Çok ağladım. Kabul etmediler. Bana çok kırılmışlar. O hanımı tutup, kendilerini dışladığımı sanıyorlar. Zaten, ikinci hanımı da evden kovmuştum. Artık çıldırmaya gelmiştim. Benim canım, benim kanım, benim her şeyim olan çocuklar beni kabul etmiyorlardı. Döndüm, yüzümü kalabalığa: _ Bana çocuklarımı ver İstanbul! Diye bağırdım. Onlar benim ciğer parem, onlar benim parçam, özüm, yüreğim. Onları bana vermezsen yaşayamam. |