Kitap Tanıtımı |
Bizleri dünyaya getiren de, karakterimizi büyük ölçüde şekillendiren de aileydi. Hayat bilgisi dersinde öğrenmiştik ya hani, “Aile toplumun en küçük yapı taşıdır,” diye. Bazı aileler taştır sadece ve yanlış severek yaraladıkları çocuklardan yaralı bir toplum oluştururlar. Onlar kürkçü dükkânı olamamıştır hiçbir zaman. Hayatın düşe kalka öğrenildiğini bilirler lakin çocuklarına verdikleri silinmeyen, kırmızı bir kalemdir. Geldiğiniz noktada bir bakmışsınız, insanlığı seçmeyen dağlara hak vermişsiniz. Tanrı nefsimizdeki lekelerle indirmiş yeryüzüne, Âdem’le Havva’dan beri… Aldığımız yaralarımızın kısır döngüsünde ömrümüzü tüketirken çoğumuz, lekelerle yaraların oyuncağı olmuş, mutluluğu ânın içinde değil de adını gelecek koyduğu kandırmacada aramışız, hep eksiye harcadığımız ömür kredisiyle… Oysa insan dediğin zamanın nasıl geçtiğini anlamadığı zamanlarda yaşayandır. Geçmişine bir dön de bak bakalım, kaç zaman geçti, sen anlamadan… Yaralarında ve lekelerinde mi kaldın? Ölenle mi öldün? Aşktan mı kaçtın? Hayata mı karıştın, pencereden mi baktın? (Tanıtım Bülteninden) ) |