Kitap Tanıtımı |
1. Kitap - Bir Ben Vardır Bende Kendini tanımayı zorlaştıran da yine insanın kendisidir. Dışa karşı açık olmamak; üstlenmiş olduğumuz rol kalıpları içerisine kendi özgün kimliğimizi fazlasıyla gömmek, bir süre sonra kendimizin de inandığımız kendinden menkul kimliklerle bütünleşmek insanın kendisinden kopması değil midir? Örneğin verilmiş bir "baba" rolünü üstlenen erkek, "Babalar otoriter olur," ya da "Erkekler ağlamaz" gibi değerler içerisine gömdüğü gerçek duygularının baskısı altında değil midir? Bir yandan çocuğuyla daha yoğun ilişki kurmak ister, öte yandan bunun verilmiş baba rolüne ters düşeceği korkusuyla kendini geriye çeker: Bu az bir çelişki midir duygu dünyasında? Kendimizle arada bir hesaplaşmak; dışa karşı açık olmak; elimizden geldiğince olduğumuz gibi görünmek ve göründüğümüz gibi olmak zor değil aslında, ama verili toplumsal sistem ve geleneksel değerler bireyi tersine zorluyor ve sistem kalıpları dışına çıkamayan insan kendini tanımayı başaramıyor. Daha kötüsü giderek kendine yabancılaşıyor. Yazar İ. Metin Ayçiçek, çocuk ve ana-baba eğitimine yönelik beş kitaptan oluşan Çocuk ve Demokratik Eğitim dizi çalışmasının ilki "Bir Ben Vardır Bende" Yunus Emre'nin bir sözüdür. Emre'nin aradığı kendi içindeki "ben"i metafizik-mistik kalıpları reddederek kalıtımsal özelliklerimizin, yaşadığımız çevrenin ve her biçimiyle eğitimin birlikte yaratmış olduğu somut karakteristik özelliklerimizi aramanın yöntemlerini öneriyor. 2. Kitap - Çocuk ve Cinsiyet Eğitimi Atalarımızı korkutan vahşi hayvanları evcilleştirmiştir insanoğlu. Fakat "cinsellik" denen şu bizim içimizdeki, bize en yakın "vahşi" kuvvetten hala korkmaya devam ediyoruz. Türümüzün çoğalmasını sağlayan cinselliğe kutsal bir anlam vermişizdir. Ona eşlik eden, "zevk" denen güçlü kasırgaya ise kapılıp sürüklenmekten çekiniriz. Öte yandan cinsel eğitim yerine, anatomi kurslarını, psikanalitik söylevleri yeğleyip çocuklarımızla ve kendimizle akıl yoluyla dengeli bir yaşam sürdüreceğimize, içgüdüyü gizlemeye çalışırız. Ayrıca cinsel tercih, kişinin kendisinin belirleyeceği bir haktır. Nasıl ki, heteroseksüellik, kendi başına bir övgü konusu olmazsa, homoseksüellik ya da biseksüellik de herhangi bir yergi nedeni olamaz, sadece bir cinsel tercihtir. Toplumsal bir gerçekliktir ve bu gerçeklik kabul edilmek zorundadır. Toplumda, özellikle bizim toplumumuzda yetişkin kişiler arasında rastladığımız birçok huzursuzluk ve ruhsal bozukluğun temelinde cinsel bilgilerden yoksunluk yatmakta olduğu bir gerçektir. Bu bilgileri zamanında ve gerektiği biçimde alan kişiler, en güçlü doğal gereksinimlerinden birini de yeterince doyurabildiklerinde, ruhsal yaşamlarında önemli ve olumlu bir aşama yapabilirler. Bu nedenle bugün yetişkin kişilerin de cinsel eğitimlerinin gerekliliği tartışma götürmez. Yazar Ayçiçek, tüm bu konulara genişçe yer veriyor ve yetişkinlere ayna tutuyor. 3. Kitap - Kuşaklar arası Çatışma ve Aile İçi Demokrasinin Önemi Kuşaklar arası çatışma, kaçınılmaz ve gereklidir. Sıkça sözünü ettiğimiz "Değişim Yasası"nın gereğidir bu. Çatışma, değişimin temelinde yatan dinamiktir. Bu nedenle de biçimde farklılıklar gösterse de, öz olarak evrensel bir karaktere sahiptir; evrensel yasaları vardır. Çatışmanın çözümüne yönelik uygulanan yöntem ve araçların yanlış seçimi nedeniyle, kuşak çatışmasının, toplumları taşıması gereken gelişim noktalarına her zaman taşıyamadığını, hatta ciddi anlamda engelleyebildiğini görmekteyiz. Genç ya da yetişkin taraflar, kendi duruşlarını ötekine dayatarak biat istediklerinde çatışmanın çözümünden değil, bastırılmasından söz etmiş oluruz. Yazar Ayçiçek, aile içi ilişkilerde daha eşitlikçi, özgürlükçü, paylaşımcı demokratik bir eğitim sistemini egemen kılmak, hiç olmazsa kendi çocuklarımızı, kendi ayakları üzerinde yürüyebilen güçlü bireyler olarak yetiştirmenin mümkün olduğunu anlatıyor. Kuşaklar arası çatışmanın, toplumları çökerten bir olgu değil, toplumların gelişim hızını arttıran pozitif bir karakter kazanabileceğini, bu nedenle, ana babalara bugünden, "kendi bahçemizi temiz tutmaya yönelik" öneriler getiriyor. Elbette kendimizi ve ötekini keşfederek (tanıyarak), bu amaca ulaşabiliriz... 4. Kitap - Ana Baba Eğitimi Aile, çocuk ya da gençlik eğitimi alanlarında çalışanlar bilir: Çoğunluğumuz, çocuk sorunlarını, sadece çocuğun altını ıslatma, okulda başarısızlık, saldırganlık gibi çevre ilişkilerine de zarar veren davranış bozukluklarında ya da daha çok gençlerde yüz yüze geldikleri polisiye olaylar, uyuşturucu bağımlılığı ya da evden kaçma olayları gibi ciddi sorunlar karşısında eğitimin önemini keşfedip pedagog, andragog ya da psikologlara danışmayı gerekli görürler. Genellikle ilk başvurularda "bizim çocuk" diye başlayan söyleşi, çocuğun olumsuzluklarının sıralanması ve çözüm için hızlı ve etkili çarelerin beklentisiyle başlar. On altı yaşında evden kaçan genç kızımızın eve yeniden dönüşünü sağlayacak sihirli reçete nedir ya da dokuz yaşındaki saldırgan oğlumuzun uysallaştırılarak yeniden ana babaya ve çevreye saygılı, "iyi çocuk" olabilmesi için atılması gereken adımlar nelerdir? Her şeye sahip olduğu halde okulda başarısız olan çocuğun başarısını hemen sağlamak için hangi olanaklara sahibiz? Yazar Ayçiçek, bu kitapta çocuk merkezli bir anlatımdan sık sık uzaklaşarak, yetişkinler dünyasının sorunlarına dalışlar yapıyor. Yetişkinin yaşadığı somut koşulları irdeliyor, onun eğitiminin mantığı anlaşılmasını kolaylaştırıcı oluyor ve böylece, yetişkine eğitim için bazı öneriler sunuyor: "Süper ana-baba olmak diye bir derdimiz olmamalıdır. Birazcık bilgi, dikkat ve sabırla gelecekte doğabilecek birçok sorunu bugünden çözebiliriz," diyor. 5. Kitap - Bağımlılık "Görünmez Kaza" Değildir Günümüz dünyasında gelişkinlik düzeyi ne olursa olsun fark etmeksizin psikoaktif madde bağımlılığının önemli bir sorun olarak ortaya çıktığını görmekte, daha da ötesi içinde yaşamaktayız. Üstelik bu olgu salt bireyle sınırlı kalan bir sağlık sorunu olarak değil, toplumsal, ekonomik, mali kültürel her alanı da kendiyle birlikte dolaylı ya da dolaysız olarak etkilemektedir. |