Kitap Tanıtımı |
Başarabilmek için, başarma arzunuz başarısız olma korkunuzdan daha büyük olmalıdır.
-Bill Cosby
Başarma arzusu ile attığım ilk cesur adım olan Çocuk da Yapamadım Kariyer de adlı kitabım ikinci baskısını yaparken, bu uzun ve keyifli yolculuğumda başlangıçtan itibaren her zaman yanımda olan ve bana inanan kocam Ercan Envere çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsın!
***
birinci bölüm
Kadının gözlerinde donuk bir ifade, sesinde tuhaf bir yumuşaklık vardı. Müdürü, Aslının kafasını masaya yatırmış, elindeki çekiçle tak tak vururken şöyle diyordu, Belki o kalın kafana, böyle daha kolay girer tatlım.
Çekicin kafasına inişini izlemek ağır çekimde bir film izlemek gibiydi. Sanki ölmeden önceki son anlarıydı. Gerçi hayatının kareler halindeki özeti, gözlerinin önünden geçmeye başlamamıştı. Sadece tek bir anı zihninde canlanmıştı. Tuhaftır ki, şu anın ciddiyetine ve vahimliğine hiç uymayan türden bir anıydı. Aslında herhangi bir duruma uyduğunu da sanmıyordu ya
Ortaokuldayken, tuvaletten çıkıp da eteğini düzeltmeyi unuttuğu ve bütün bahçeyi eteğinin arkası külotunun içinde kıvrılmış kalmış vaziyette turladığı, o utanç verici sahneyi tekrar yaşıyordu. Herkes çılgınca gülüyor, kahkahalar gittikçe artıyor, artıyordu. Aslı gözyaşları içerisinde koşup tuvalete saklanmıştı. Akşama kadar, herkes eve gidene kadar, kimse çıkaramayacaktı onu tuvaletten. Tıpkı arkadaşının dediği gibi, bu korkunç sahne ölünceye kadar peşini bırakmayacaktı. Histerik bir kahkaha ile kendine geldi. Yüzü hâlâ masaya yan yatırılmış halde, göz ucuyla son bir kez çekice baktı. Çekiç yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı ve karanlık. Gözlerini ovuşturup karanlıkta şekilleri algılayabilmek için uğraştı.
Bir anda yatakta doğrulup başını eli ile yokladı. Neyse ki sağlamdı ve kanamıyordu. Rüyadan gerçek hayata geçmek için kendini zorladı. Bu ses neydi?
Kapı öyle şiddetle vuruluyor ve zil öyle ısrarla çalınıyordu ki Bu iyi bir haber olamaz, diye düşündü Aslı. Aman Allahım yoksa kredi kartı borcunu ödemeyi unutmuş ve eve haciz mi gelmişti? Yok, yok mümkün değil. Çünkü saat sabahın ikisinde gelmezdi haciz memurları. O zaman neydi bu gürültü?
Kim o?
Benim aç, anahtarımı unutmuşum, altıma yapmak üzereyim
Tam saatten ve düşüncesizliğinden bahsedecekti ki, Sibel kapının açılması ile kendini tuvalete attı.
Ve nihayet tuvaletten çıktığında her zamanki umursamaz ve biraz da yüzsüz tavrı ile Aslının yakınmasına fırsat vermeden konuya girdi.
Bana bunu yaptığına inanamıyorum. Kuaföre gitmiş, bütün öğleden sonra hazırlanmış, yeni aldığım dantelli iç çamaşırlarımı bile giymişken, götüre götüre Kumkapıya balık yemeye götürdü beni.
Sibel bu saatte bu kadar ses yapman
Ve o aptal balıkçının tuvaletleri o kadar iğrençti ki, bütün gece çişimi tutmam gerekti.
Yüreğime iniyordu. Ben de önemli bir şey var san
Aynen benim de yüreğime iniyordu ama hepsi bu kadar sanıyorsan yanılıyorsun.
Bu saati beklemek zorunda mıydın? Beğenmediysen erken gelseydin.
Aynen. Ben de tam eve dönmeyi düşünüyordum ki, Boğazda bi şeyler içelim mi? diye sordu. Ben de sandım hoş bir barda ya da gece kulübünde bir-iki kadeh bi şeyler içip birbirimizi daha yakından tanıyacağız. Meğer bi şeyler içmekten kastettiği deniz kenarında park eden arabalara, doğru dürüst yıkanmayan ve sarılık kapacağın türden pis bardaklarda getirdikleri iğrenç çaymış. Tabii bunu anladığımda çok geçti.
Sibel bir yandan konuşup, bir yandan da buzdolabında yiyecek bi şeyler arıyordu. Bu siniri ancak tatlı ile yatıştırabileceğini düşünmüş olmalıydı ki aniden buzdolabını kapatıp, mutfak dolaplarından birini açtı. Acil durum için stoklanmış onlarca çeşit çikolata paketinden rastgele birini aldı ve ambalajını dişleri ile sabırsızca yırtarak açtı.
Kötü geçmesine üzüldüm. Ama biliyorsun yıllık raporlar üzerinde çalışıyorum ve sabah erken
İtiraf etmeliyim ki tüm cimriliğine, kabalığına rağmen yine de onu istiyordum. Çok ama çok yakışıklı Vücuduysa kusursuz. Bu arada iğrenç çayı ayıp olmasın diye içtim. Bu sefer iyice çişim geldi.
Aslı, Sabah konuşuruz ben yatıyorum, diyerek odasına gittiyse de Sibelin içini iyice boşaltmadan durmaya niyeti yoktu. Aceleyle bir çikolata daha kapıp Aslıyı odasına kadar takip etti ve yatağının üzerine oturarak konuşmaya devam etti.
Neyse tam her şeye rağmen geceyi onunla geçirebilirim diye düşünüyordum ki
Her şeye rağmen? diye tekrar etti Aslı esneyerek.
Her şeye rağmen.
Ee, o zaman sen de her şeyi boş verip atıverseydin kendini adamın kollarına. Aslı yatağa yatıp, örtüyü göğsüne kadar çekmiş, uyku vakti masalını dinleyen bir çocuk kadar meraklı ve uykulu gözlerle bakıyordu Sibele.
Evet, ben de aynen öyle düşündüm. Daha fazla pis çay içip, kötü espri dinlemek istemediğime karar vererek, hadi eve gidelim dedim. Çay parasını bozuk parası olmadığını iddia ederek bana ödetti. Sonra bir de utanmadan Benim ev arkadaşımın kuzeni geldi. Ev kalabalık. Size gidelim mi? deyince içimdeki bütün isteği öldürdü. Hayatımda bundan daha ucuz bir randevum olmamıştı. Of Allahım neden arızalılar hep beni bulur?
Aslı her ne kadar korkunç bir rüyadan, kötü bir baş ağrısı ile uyandıysa da, Sibelin anlattıklarına kayıtsız kalmak mümkün değildi. Duyduklarının kendini eğlendirdiğini inkâr edemezdi. Arkadaşının bozulduğunu görünce gülmeyi abarttığını anladı. Aslında Sibel elbette kendince bir hayal kırıklığı yaşıyordu. Ama hayal kırıklığını bile öyle dalga geçen bir üslupla dile getirirdi ki, bazen onun gerçekten üzüldüğünü unutabilirdi insan. Hem zaten Sibelin erkekleri nasıl aynı anda idare ettiği düşünülecek olursa, arada bir baltayı taşa vurması Aslıya tuhaf bir zevk yaşatıyordu. Tabii bunu Sibele söyleyemezdi. Bu çok zalimce olurdu. Zaten bu konu ile ilgili daha önceki diyalogları da düşünülürse, vereceği cevabı aşağı yukarı tahmin edebiliyordu. Aslıcım bu kadar saf olma. Erkeklerin hepsi buldukları ilk fırsatta seni aldatırlar. Ben sadece onlardan önce davranıyorum.
... |