Kitap Tanıtımı |
Bu basım, bu kitabın üçüncü basımı oluyor. Gelirini yine Nâzım Hikmet Vakfı' na bağışladık... Bizim okulun (MSM) bahçesinde bir çınar ağacı var. Üzerinde bir pirinç plaka göreceksiniz. "Nâzım Hikmet Burada Yatıyor" yazılı...
Bu basım, bu kitabın üçüncü basımı oluyor. Gelirini yine Nâzım Hikmet Vakfı' na bağışladık... Bizim okulun (MSM) bahçesinde bir çınar ağacı var. Üzerinde bir pirinç plaka göreceksiniz. "Nâzım Hikmet Burada Yatıyor" yazılı...
Dememiş miydi?
"Anadolu' da bir köy mezarlığına gömün beni ve de uyarına gelirse, tepemde bir de çınar olursa-taş maş da istemez hani" Uyarına geldi. Kadıköy Nâzım' ın eski köyü. Çınar ağacı da tamam. Anadolu da uyuyor. O' MSM' nin bahçesinde ve pek çok çınarın altında yatıyor. Ben pirinç plakaları yazdırıp isteyenlere gönderdim. Her isteyen bir çınarın üzerine böyle bir plaka çakabilir. Çok da güzel olur. Bizimki yıllardır orada duruyor.
Nasrettin Hoca bağlamayı almış eline parmakları hep aynı yerde hiç kıpırdatmadan çalıyormuş. Karısı demiş ki:
- Hoca, yanlış yapıyorsun, ben gördüm bunu çalanlar parmaklarını hep çeşitli yerlerde gezdiriyorlar.
Hoca cevap vermiş:
- Onlar benim bulduğum yeri arıyorlar.
Biz de Nasrettin Hoca misali Nazım'a takıldık kaldık. Çevremizdekiler ne güzel, globalleşmeye, yeni dünya düzenine kolayca ayak uydurdular. Biz halâ Hocanın bağlaması gibi aynı yerde çırpınıp duruyoruz (!)
Müjdat GEZEN
2007, İstanbul
Tam 30 yıl olmuş. 1977 yılının bu aylarında Müjdat'ın yazdığı bu kitabı çizmekteydim. Tam 7 ay sürdü. Şimdilerin teknolojisi olsa çok daha kısa zamanda bitirirdim. Ama iyi ki öyle olmuş ve ben tam el emeği ile bir kitap çizmiş, resimlemiştim. Fotoğrafları kesip biçip yapıştırmışım, elişi ödevi yapar gibi ortaya çıkarmışım. Sonra basıldı işte. Basıldıktan 5 yıl sonra da başına gelenleri düşünüyorum da... Nur içinde yatsın Oğuz Akkan basmıştı bu kitabı CEM yayınlarında. 1983 yılında sıkıyönetim bu kitabı yazanı ve çizeni 21 yıl istemiyle cezaevine koydu. Kitap toplatıldı ve hamur yapıldı. Tesadüfe bakın ki 3 Haziran 1983'de yani Nâzım'ın ölümünün 20. yılında mahkemeleri yapıldı. Neyse ki yürekli bir yargıç ve sonradan da Yargıtay bu davanın görülmesine gerek olmadığına karar verdi. Aradan 12 yıl geçti, bu kez Nazım Hikmet Vakfı yokedilmiş bu kitabı yeniden basarak (orjinalleri bendeydi) unutulmasını önledi. Şimdi de elinizdeki renkli baskısını Nazım Hikmet Vakfı Başkanları Sevgili Rutkay Aziz ile Tarık Akan bir kez daha basacaklarını söylediklerinde kitabı renklendirmek geldi aklıma. Bu "bilgisayar" işlerinde bilgi sahibi olan arkadaşım Osman Çağlar bana İsmail Bektaş diye bir vitüöz buldu ve kitabı renklendirdik. Büyük şairlikten ölümsüzlüğe geçişinin 44. yılında Nazım Hikmet'i daha renkli anlatmamıza yardımcı olan herkese çok teşekkür ederim.
Savaş DİNÇEL
2007, İstanbul |