Kitap Tanıtımı |
Kuşu serçe, ağacı söğüttür bizim bozkırın
Tam kırk yıldır, sarı, çorak, garip, mahzun, yoksul, sefil bir bozkırı biriktirdim içimde... Bozkırın cılız, kavruk, perişan ama bir o kadar pervasız, yiğit, insanlarını; er baharda coşup çağlayan, yazın kuruyup biten derelerini; gündönümü ile açan ve birkaç gün içinde solup giden çiğdemlerini, nergislerini...
Kimi zaman çaresiz, kayıp bir çocuk yürüdü yüreğime basarak; kimi zaman garip bir çoban, türbeleri bekleyen bir deli, gönlünü sebil eden derviş ruhlu bir ihtiyar, yoksulluğu ciğerine çekip zurnasına üfleyen bir ulu abdal, kınalı saçlarıyla ocaklardan ocaklara ateş taşıyan kadın...
Belki bu yüzden hikâyelerimin anavatanıdır bozkır. Ben, kırk yıldır ruhuma akan, sonra da içime sığmayan, deli seller gibi gönlümden taşan bozkırın; her türlü çaresizliğe karşı umutla hayata tutunan bozkır insanlarının tanığı oldum.
Bozkırı yazdım... |