Kitap Tanıtımı |
1948 yılında Araplar İsrail'e yenilince Sovyetler'e Orta Doğu'ya nüfuz etmesi için büyük bir fırsat doğmuştu. Amerikalı yöneticiler, bir yandan İsrail'i koruma yükümlülüğü ve bunun Araplar üzerindeki etkisi, diğer yandan petrolün kabul edilebilir bir fiyat üzerinden garantili gelmesi arasında kalmışlardı. Amerikan ajanları, günlük işlerinde neyin uygun olup olmadığına genellikle bu durumun farkında olarak karar verdiler. Çalışma programlarında kısa vadeli işlere odaklanırken, büyük resmi ve gelecekte ne olacağını Washington'daki şeflerine ve diplomatlara bıraktılar.
ABD, bir yandan demokrasiyi destekliyor görüntüsü altında Sovyet eğilimli rejimlerin artmasını önlüyor, diğer yandan kendi çok uluslu şirketlerinin çıkarlarını kollarken çirkin yüzünü gösteriyordu. Buna da "İyi Komşuluk Politikası" adını veriyordu.
Türkiye de dâhil, Orta Doğu'daki devletler "ulusal güvenlik" devletleridir. Yani istihbarat servisleri, polis ve diğer güçler, rejimin temel dayanağıdır. Ülkelerin güvenliği gibi istihbaratı da büyük güCün etkisi altındadır. Amerikan istihbaratı için müttefik ülkelerin istihbaratı ile iş birliği yapmak kadar değerli bir kaynak yoktur. Böylece hem daha az masraf yapar hem bölgeye sızmak için örtü ve üs sağlarlar. 1947'den beri Türkiye'nin içinde ve çevresindeki pek çok güvenlik sorununda CIA'nın gölgesi vardır. Bu yüzden Türkiye'nin içinde olduğu resmi anlamak ve ülkemiz çıkarlarını korumak için CIA'yı tanımak, elzem bir ön şarttır. |