Kitap Tanıtımı |
Suç şüphesi üzerine başlayıp devam eden ceza yargılamasında asıl amaç, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır Kanunda yer alan koşulların varlığı halinde koruma tedbirlerine başvurulabilmektedir. Koruma tedbirleri ile delillerin tespiti, toplanması, muhafazası yapılırken, özgürlük hakkı, mülkiyet hakkı ve özel yaşamın gizliliği gibi bir takım temel hak ve hürriyetler sınırlandırılmaktadır.
Kişi güvenliği ve özgürlüğü adına koruma tedbirleri, bir takım sıkı koşullara bağlanmıştır. Bu kapsamda keyfiyetin ve uzun tutukluluğun engellenmesi adına azami süreler belirlenmiş, yakalamada bazı yasaklar öngörülmüş, aramada ölçülülük gibi birey lehine bir takım güvenceler getirilmiş, ancak yine de hak ihlallerinin önüne geçilememiştir. Böylece uygulanan koruma tedbirleri bireylerin zarara uğramalarına neden olmuştur.
Hukuk Devleti olmanın bir gereği olarak Devlet, uygulanan koruma tedbiri nedeniyle zarar gören kişinin maddi ve manevi bütün zararlarını tazmin etmektedir. CMK'nın 141 ila 144'üncü maddeleri arasında yer alan hükümler çerçevesinde, zarara uğrayan kişiler, ağır ceza mahkemesinde Devletten maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilmektedir. Verilen tazminat ile Devlet haksız olduğunu kabul ederek bir nevi zarar gören kişiden özür dilemektedir. Sonuçta bireysel olarak uğranılan zarar giderilmekte ve haksız veya hukuka aykırı olarak uygulanan koruma tedbiri ile zedelenen adalet anlayışının yeniden sağlandığı varsayılmaktadır. |