Kitap Tanıtımı |
Metro tünelinin içinde nefes kesen bir koşu vardı. Çocuklara rehberlik eden Kızılderili, Ermeteyi omzuna attı, sanki gözleri karanlıkta görüyormuş gibi hareket ediyordu. Sadece eski rayların kesiştiği yerlerde yavaşlıyordu. Bir ara diğerlerine dönerek, Sadece iki dakikamız var dedi. Diğer üçünün önünde koşan Harvey, yeşil, küçük bir ışık gördü. Ve sadece o an nerde olduklarını anladı: Metrodaydılar. Diğerlerini cesaretlendirip hareket etmeleri için bağırdı, Şeng, Aman, aman, aman! diye söylenmeye başladı, Elettra, Mistral ve Harveyi olanca hızla geçti. Mistralin ayağı tökezledi ve yere düştü. Çabuk olun! Tren geliyor! diye bağırdı Harvey. Sonra Mistrali kucağına aldı ve koşmaya devam etti. Bunu yaparken, duvardaki projeksiyonlardan biri profesörün smokininin omzunu yırttı. Oldu bu is. Ve yüz metreden daha uzak olmayan bir mesafede metro istasyonunu gördüler. Aşağıdan bakıldığında tamamen farklı görünüyordu. Kızılderili, platforma ulaştı ve Ermeteyi fırlatır gibi oraya attı. Sonra Şenge doğru döndü, ellerini birleştirdi ve yukarıya çıkmasına yardımcı oldu. Bir ses trenin gelişini bildirdi. Ha gayret! Ha gayret! diyerek Sheng, yanında Mistral'le zorla yürüyen Harvey'e bağırdı. Birdenbire tünel bembeyaz kesildi. Hava, sanki dev bir vantilatör tarafından emilmiş gibi oldu. Tren göründü. 16 Mart, New York soğuğun pençesinde kıvranıyor. Harvey, Mistral, Elettra, ve Sheng Mandarin Oriental'in holünde yeniden birlikteler. Central Parka bakan, manzaralı geniş bir camın önünde küçük bir masa seçtiler. Ortalarında ise Roma'da buldukları ahşaptan yapılmış antik bir harita. Her biri bir ucundan tutmuşlar. Hazırlar. Ancak o zaman, onları kuşatan bu gizemi çözüp ne yapacaklarına karar verebilirler. Lucifer'in lanetli sahibi onları neden takip ediyordu? Gözlerinin önünden çalınan besinci topaç nerdeydi? Ya da hepsinden daha zoru, Taş Yıldızı bulabilecekler miydi? Bütün bu soruların cevaplarını ararken tek bildikleri, acele etmeleri gerektiği ve artık asla geriye dönemeyecekleriydi. |