Kitap Tanıtımı |
Celal Sılay, 1930´lardan 1970´lere uzanan yıllarda, aykırılıkları, sıra dışılıkları, hoyratlıkları, küskünlükleri ve aşklarıyla ilginç bir kişilik; yaşadığı çevre ve dönemin de tesiriyle bohemlikleri, endişeleri, arayışları, hüsranları ve buhranlarıyla "aradığı yatağı bulamayan birsel"dir. Dönemin "Napolyon Celâl"i, "Deli Celâl"dir. Cemil Meriç, "Celâl, Türkiye´nin Oscar Wilde´dıdır." demektedir. Fakat, ayrılığı ve başkaldırısıyla bazı benzer yönleri olsa da, Sılay, Wilde´on algılamalardaki hakim çizgilerinden uzak bir kişiliktir.
İlk Şiirlerinde Necip Fazıl ve Nazım Hikmet gibi şairlerin etkisinde kalmasa da, sonraları şu veya bu akımın kalıplarına girmek, kendine has bir duyuş tarzına ulaşmış, hayatın rutinliğinin oluşturduğu ülfet perdesini kaldırarak samimi ve çarpıcı duygular, duyarlılıklar yakalammış bir şairdir.
"Ehramın en yüksek yerinden
Bir taş bakar dünyaya karşı
Esir cesetleri üstünde duran bu taşın
Bir şey düşündüğü muhakkaktır..."
(Arka kapaktan) |