Kitap Tanıtımı |
"Ağrı dağı gökleri delmekte inatçı... Perilere, cinlere, karanlık rüzgarların esintilerine terk edilmiş, asırlar boyu bağrında, sarp kayalarında ayıları, kurtlar yanında, kimi zaman da yiğitleri barındırmış...
Dağın üç bin metreye dek uzanan yemyeşil toprakları yayla işlevi görür. Kısım kısım, bölük pörçük köylüler arasında paylaşılmıştır. Yayla kavgaları bitmez tükenmez köylüler arasında. Zaman zaman bunlar bir muhabereye dönüşür sanki. Basit bir yayla kavgası kine bulanarak, dededen toruna devam eden bir kan davası haline gelir. Bir kör savaş gibi...
Doğu Beyazıd ile Iğdır arası Ağrı dağı eteğinde kayalıklarla sanki bir surla çevrilmiş gibidir, kerme kerme taşlarıyla bir anıtı andırır.
Ve birden karanlık, büyük mü büyük mağaralar belirir. Köylüler bunları koyun barınağı olarak kullanır, ve köyümüzün etrafı üç tarafından kara kayalarla çevrilidir. İnsanlar çevrelerini göremezler, sadece gökyüzünün maviliğini seyrederler..."
(Arka Kapak) |