Kitap Tanıtımı |
Bulanıktım, o günlerde. Bulanıklık, akrep sürüleriydi; birbirine dolanmış gibi, üst üste, öylece kımıldayan akrepler... ´Tinimde akrepler dolaşıyor´, demiştim. Tinde her şey gerçekten o kadar bulanıktı ki!.
´Şimdi hiçbir şey seçilmiyor´ diye yazdımdı, teni, yaz göğünü andıran sevgilimin arkasından. Gitmedim onunla, o bulanıklıkta, onunla birlikte olamazdım ki; öyle düşünüyordum!
Hilmi Yavuz, gençlik ve yaşlılık, doluluk ve eksik-oluş, kokular ve sesler, dokunmak ve anımsamak, beden ve tin üzerine düşünürken, gençlikten uzaklaşırken kaçınılmaz olarak kişiyi esir alan bulanıklığı, çoğalan çelişkileri, diretilen etik sınırlamaları, başkaldırıları ve teslimiyetlerin tindeki izdüşümlerini içsel deneyimleriyle bütünleştirip okuruyla paylaşıyor. Kitabın her satırında kendini saklı tutan bir felsefecinin bakışını hissettirerek, ve elbette hüznü de. Her zamanki gibi... |