Kitap Tanıtımı |
Kovalardan birinin dolmasını beklerken ayakta, iki üç metre kadar uzağında çok düzgün bir yumak şeklinde toplanan kocaman bir boz yılana ilişti gözü. Kafasını son halkanın üstüne koymuş Fate’yi seyrediyordu. Genelde zaten yılanlardan çok korkan Fate’nin yakınında olunca istem dışı çığlığı patlatmıştı. Kovaları bırakıp yamaca doğru kaçmak istedi. Düştü, elleri üzerinde yürüdü birkaç metre kalktı, yüzünü çeşmeye dönüp bakarken yeniden sendeledi. Korkudan mı, cesaretten mi bilinmez yılanı gördüğü noktaya baktı. Yılanın hızlıca kayıp gözden kaybolduğunu izledi. Kısa bir süre yılanın arkasından baktı, iyice uzaklaştığından emin olunca korku ve heyecan içinde kovaları doldurdu eve çıktı. Göğüs kafesi yerinden çıkacak gibiydi. Kovaları kapının önüne bırakıp soluklanmaya çalıştı. Gözünü çeşmenin yolundan ayıramıyordu. Yeniden yoğun işle-rine dönerken aklı fikri yılanda kalmıştı. Ne garip yılandı o öyle. Halkaları muntazam, saldırgan tavrı olmayan duruşu. Daha önce defalarca yılan görmüştü Fate ama o kadar yakından değil....Mustafa Bakır, yine doğduğu toprakların gerçeklerini, birbirinden farklı üç öyküyle, okurlarıyla paylaşıyor. (Tanıtım Bülteninden) ) |