Kitap Tanıtımı |
Anılarımı yazmak, bana hem uzak gelen bir süreç, hem de zorlandığım bir işti. Çünkü ben, militan bir örgütçü olarak sokaktan gelmiştim. Kendi yaşadıklarımı yazmak ise işimi daha da zorlaştırıyordu. İnsanların devrimci geçmişinden utanır hale geldiği; geçmişinden kurtulmak için “atmadık takla”nın kalmadığı bir süreçte yaşadıklarımı yazarken büyük ‘kaygı’ duydum. Yazarken, bazen öfkelendiğim, bazen de gereğinden fazla iyi niyetli olduğum için kendime kızdım. Zaman zaman bu iyi niyetli oluşum üzülmeme sebep oldu. Bazen kızgınlığımdan evde duramaz, yerimde oturamaz hale geldiğimde kendimi nehir (Rhein) kıyısına atardım. Uzun yürüyüşler yaparak, kendi kendimi pozitif yönde telkin ederek yatıştırdım. Yazarak bir yönüyle de kendimi rehabilite etmeye çalıştım. Kendimle yüzleşme içine girdim. Doğrularımla, yanlışlarımla, eksikliklerimle hesaplaştım. Özel yaşantımı, politik çalışmalarımı, ülkeye illegal yoldan gidiş-dönüşlerimi, yoldaşların organize ettiğim gidiş-dönüşlerini, hisset- tiklerimi, deney ve tecrübelerimi, düşüncelerimi; Prag, Nice (Nis), Cenova gibi G-8 eylemlerini, Köln’deki Dom Katedrali’nin hikâyesini, Marx ve Engels’in Köln’deki izlerini, Küba ve Venezuela izlenimlerimi, bir sürgünün duyduğu ülke özlemini, yazılmasının kayda değer olduğunu düşündüğüm ne varsa okuyucuyla paylaşmak istedim. (Tanıtım Bülteninden) ) |