Kitap Tanıtımı |
Biz aşk değil şizofren bir maviydik!
Kadın ve erkeğin meydan savaşında taçsız bir zafer, kuşkuyla kutsanmış bir yenilgiydik.
Yine de terli auç içlerimizi giyer çıkardık şehre...
Kalabalık kaldırımlarda birbirimize değerken bedenimiz, bilerdik birbirimizi küskün bir sessizliğe.
Ve kanına ekmek doğranmışçasına henüz pişmiş bir çaresizliğin, kıyısına inerdik göz göze. Gülümser, sonra hayli cansız bir rüzgarla sarsılırdı bakışlarımız. Donuverirdi dudaklarımızın kenarında yemek kırıntısı gibi bir tebessüm. Ve çatlardı gün denen hayalet hırsından.
Biz, aşk değil şizofren bir maviydik.
Biz, küskün bir sabah, haşarı ve utanmaz bir öğle, kuruntulu bir ikindiydik. Biz her akşam sokak lambalarının ıslattığı kaldırımlarda hayli kırılgan... Bir o kadar tedirgin ve anlam kazandıkça, anlamsızlaşan biz...
An be an ay gibi gölgesiz, bulaşmayan...
Biz kalabalıklar içinde yalnız ve ikimiz...
Birbirini yiyerek anlaşan, anlam kazanan; biz bir kadın ve bir erkek elbisesi içinde ruhlarını tırnaklayan iki kişilik bir bendik.
Biz aşk değil şizofren bir maviydik!
Birbirinin içinde rakıyla su; üzümle şarap, bağ bozumu huysuzluğunda; biz ekmek ve kan... Biz yemin ve vefa, tutunabilmek adına yaşama.
Biz şizofren bir maviydik aşk değil! |