Kitap Tanıtımı |
Bir insanın kalbini elinizde tutsaydınız ve içini açsaydınız, avuçlarınıza kan ve damarlardan ziyade ne ilişirdi? Erken büyümenin tesiriyle, merak hastalığının mücadelesiyle yaşayan ve yıllar sonra eline geçen gizemli bir defterle hastalığına deva bulma fırsatı yakalayan Mahir’in, içinde karmaşık hisler uyandıran yolculuğu... Gizemli bir defter, tahmin edilemez bir kadın ve ‘insanlığın’ alışık olmadığı bir yürek...“Bir düşünceden yola çıkmak güzeldir kimi zaman. Bir düşünceyi baz alıp o düşünceyi basamak olarak kullanmak. Fakat düşünce denilemeyecek kadar rezalet şeyleri sırf çoğunluk uyguluyor diye birebir kopyalayıp aynısını icra etmek, düşünmek ne kadar ürkütücü. Koskoca dünyanın her gün hiç durmadan aynı şeyleri yaptığını, aynı şeyleri yediğini, aynı şeyleri izlediğini ve bundan gram şikâyetçi olmadıklarını düşünsenize. Milyonlarca robot... Üstelik hiçbir işe yaramayan robotlar... Yakıp yıkan, kirleten robotlar. Bütün neslin tek problemi bu bence. Kendi düşüncelerini üretemiyor olmaları, başkalarının eylemlerini sorgusuz sualsiz taklit ediyor olmaları. İnsanı, diğer tüm canlılardan ayıran kriterin eriyip gitmesi, insanı ne yapar?’’ “Koşarken kumsalda, yıldızlara bak.Saçlarından düşen taneler olduklarını hatırlat.Her şeyden iki kere daha güzel sana sarılmak!Hep gül papatya, bütün güzelliklerde payın var.” (Tanıtım Bülteninden) ) |