Kitap Tanıtımı |
?[İ]nsan ilişkilerinin zora başvurmaktan ve içgüdüleri bastırmaktan vazgeçen ve böylece uygarlığa bağlı doyumsuzluk kaynaklarını kaldıran bir yeniden düzenlenmesi olanaklı olmalıdır, öyle ki iç geçimsizlik tarafından rahatsız edilmeksizin insanlar kendilerini gönencin ve ona bağlı hazzın kazanımına verebilsinler. Bu altın çağ olacaktır ama böyle bir durumun edimselleşmesinin olanaklı olup olmadığı sorgulanabilirdir.?
Freud?un uygarlık kuramı evrensel bir insan doğası varsayımı üzerine dayanır, ve ? Platon?dan Hegel?e klasik tinin bakış açısı ile uyum içinde ? insan tüm doğal/kültürel ayrımlarının üstünde ve ötesinde duyusal, duygusal ve ussal bir bütün olarak alınır. İnsanlığın tüm düşmanca bölünmelerinden sorumlu olan ?kültürel? karşıtlıklar gerçekte insanın henüz eksiksiz insana gelişmediğini, henüz duyusal ve ussal doğasının kendisini baskıladığını anlatırlar.
Freud hemen hemen düşünen herkesin özgürlük adına despotik ideolojiye sarılmaktan daha iyisini bilmediği yirminci yüzyıl Avrupasında şiddete ve baskıya yalnızca Us adına ve hiçbir ideoloji ile pazarlık etmeden karşı çıkmayı göze alan biricik düşünürdü. Tüm duraksamalarına karşın, Freud çalışması ile modern dönemde Eros?un insanın özsel belirlenimi olduğu kanısını güçlendirdi. Onun için Eros ?varlığının özü?dür, ve Eros?un ?amacı? ?çoktan bir yapma?dır (Uygarlık ve Hoşnutsuzlukları, V). ?[U]ygarlık bireyleri [ve] ulusları daha büyük bir birliğe, insanlık birliğine kaynaştırmayı isteyen Eros?un hizmetindeki bir süreçtir? (VI).
Freud?un bakış açısı gölgesinde yaşadığı nihilist ve pozitivist düşünce akımlarına karşın en sonunda kötümser bir bakış açısı değildi. Kesinlikle Erosun yenik düşeceğini ileri sürmedi. Ruhçözümlemenin varsayımı bireyin ve onun toplumunun iyileşebileceğine duyulan su götürmez inançtı ve Freud bu inancı bir bilim düzeyine yükseltmeye çalıştı. Freud Batıyı Eros ile karşıtlık içinde gördü. Ama hiçbir zaman Batı kültürünü insan doğasının son görüngüsü olarak görmedi. |