Kitap Tanıtımı |
Bir Yanılsamanın Geleceği 1927'de, Uygarlık ve Hoşnutsuzlukları 1930'da çıktı. Hitler 1933'te Führer oldu. Ve Freud Nazi rejiminin daha sonra yol açtığı trajediye tanık olmadan 1939'da İngiltere'de öldü.
Freud'un bu kültürel çalışmanın temelinde yatan görgül sayıltısı insan varoluşunun Eros ile bağdaşmadığı, ama Erosun karşıtının, Nefret ya da Yokedicilik dürtülerinden gelen çok ciddi bir gözdağının altında bulunduğu endişesidir. Bu belki de bilinçsiz öğenin Freud'un kendi kuramındaki işleyişine bir ipucu yakalamamızı sağlar. Freud sık sık insanı İstenç ve Duyunç gibi ussal terimlerde olmaktan çok id, libido, bilinçaltı, üst-ben gibi terimlerde tanımlar, ve bu usdışı doğal ve kazanılmış etmenlerin güdümünde insan özsel karakterinden, özgürlükten soyutlanır. Freud'un bu eğilimlerinde çağının insanı istençsiz, düşüncesiz ve duygusuz bir nesneye indirgeyen materyalist, pozitivist ve nihilist tininin yarattığı etkiler ile tutarsız hiçbirşey yoktur. Bu entellektüel terörlere Freud'un doğrudan tanık olduğu Nazi terörü de eklenince, açıktır ki özellikle yaşamının son on yılı içinde yaşadığı, onu korkutan, aslında insanlığın evrensel yazgısı açısından korkutan gözdağı salt bir yanılsama, bir kuruntu olmaktan çıkar: Ama Freud'un bu dürtüye bağımsız bir varoluş yüklemesi edimsel gözdağının kendisinden çok daha rahatsız edicidir, çünkü çok-şekilli modern saldırganlık olarak süperegonun kendisi özgürlük güçlerinin karşısında yenilebilme olanağı altında dururken, buna karşı insan doğasının özsel olarak Yokedici bir eğilim ile yüklü olduğu sayıltısı eğer doğruysa bir a prioridir, ve değiştirilmesi istemi insanın kendisinin yeniden yaratılmasından daha azı ile gerçekleşebilir görünmez.
Eğer bağımsız bir Nefret ilkesinin insanlığın yazgısını belirlemede herşeyden önemli bir etmen olarak kabul edilmesinin mantıksal değil ama görgül bir çıkarsama sorunu, bir yaşantı, bir deneyim sorunu olduğunu kabul edersek, Freud'un 1930'lardan önce ve sonra gözlemekte olduğu olaylar böyle bir Ölüm İçgüdüsü vargısı için ona kendi bilinçaltını aklamak ve ussallaştırmak için yeterince inandırıcı görünmüş olmalıdır.
Aziz Yardımlı
SIGMUND FREUD HAKKINDA
Avusturya İmparatorluğu'nda Freiberg'de doğan ve daha sonraki yaşamını Viyana'da geçiren Sigmund Freud (1856-1939) psikiyatride Ruhçözümleme okulunu kurdu ve insan davranışının bilinçsiz belirleyicileri üzerine büyük ölçüde tutarlı bir açıklama geliştirdi. Çok okuyan, yolculuk yapmayı ve arkeolojik nesneler toplamayı seven Freud ailesine ve dostlarına büyük bağlılık gösteren biri idi. Freud kişiliğin nörolojiye indirgenebileceğine inanan fizyolog profesör Ernst Brücke altında değerli yıllarını harcadıktan sonra bu kez de karşıt uca geçerek histerinin iyileştirilmesinde hipnoz uygulayımını kullanan Parisli psikiyatrist Charcot'ya katıldı.
Charcot'nun yanından Viyana'ya döndükten sonra Freud Martha Beryas ile evlendi ve özel olarak çalışmaya başladı. Bir süre sonra hipnozu bütünüyle gereksizleştiren özgür çağrışım yoluyla hastalarda patolojik belirtilerin nedenleri olan bilinçsiz ya da baskılanmış gerecin yeniden bilinçli olmasını sağlayabildiğini keşfetti. Bu işlemin sonucunda belirtiler ortadan kalkıyordu.
Freud sağaltım yöntemine psikanaliz" adını verdi. Kitapları ve konferansları bir yandan ona kısa bir süre içinde büyük ün kazandırırken, öte yandan tıp topluluğunun büyük bölümü tarafından kınanmasına yol açtı. Zamanla aralarında Eugen Bleuler ve Karl Jung da olmak üzere çok sayıda parlak araştırmacı Freud'un kuramı çevresinde çalışma grupları oluşturdu. Birinci Uluslararası Psikanaliz Kongresi 1908'de Salzburg'da toplandı. 1938'de Avusturya Nazi Almanyasına katılınca Freud Viyana'dan ayrılarak son yıllarını ailesi ile birlikte Londra'da geçirdi.
Freud'un yazıları 23 ciltten oluşan The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud'da toplanmıştır. Dikkati çekici çalışmaları arasında Düşlerin Yorumu, Gündelik Yaşamın Psikopatolojisi, Totem ve Tabu, Uygarlık ve Hoşnutsuzlukları, Bir Yanılsamanın Geleceği gibi başlıklar bulunur.
Tepe |