Kitap Tanıtımı |
"...Ve imgeler... Gerçekle gerçekdışının soyutlarda kıpırdandığı susuz imgeler.. Doyumsuz bir sanal sevişmedir o... Her satırı özlem dolu ve şiirsel... Aşkın soyut-somut deviniminin akıp gidişi...
Umutları ve özlemleri yarım kalmış bir annenin, tek varlığı olan oğluna tutkulu bir aşk gibi kol kanat gerişi... Ve bu ağır yük altında büyüyemeyen, gelişmeyen, ´Oedipus´ döneminde takılı kalan çekingen ve duygusal bir delikanlı... Bu içe dönük ´İntrovert´ kişilik yapısının en büyük sığınağı hayalleri, özlemleri ve sanal tutkuları...
Şizoidi´den Şizofreni´ye gidiş yer yer çok güzel işlenmiş... Genelde Bülent Akkurt´un düzgün ve alıp götüren dili... Titit ve ayrıntılı imgeler... Sanki bu soyut-somut birikim önce masanın üzerine, sonra da dosyalara, dolaplara yerleştiriliyor... Sevgili Bülent Akkurt´un düzeni bu... Nitekim, mektuplarda ve anne oğulun bilinç akımlarında yine Bülent Bey´in akıcı üslubu var...
Ya bu delikanlının son sözleri?... ´Godot´yu Beklerken´den çok etkilenmiş olan gencin ´Lucky´ giysileri içinde tipik ve anlamsız bilinç akımı... Belki de romanın zirvesidir bu bölüm...
Bir ´Anı-Roman´da diyebilieceğimiz bu aşk mektupları, insanı alıp götürüyor... Duygu derinliklerine, bir devrin rengine ve tadına, tutku ile hastalık arasındaki o ipincecik çizgiye, geçmişe, geleceğe, belki de sonsuza..."
- Suna Erdoğan Tanaltay-
(Arka Kapak) |