Kitap Tanıtımı |
Nerede bir haksızlık varsa, o haksızlığın yakasına hukukla yapışmaktır Cumhuriyet savcılarının görevi. Savcılar haksızlıklarla mücadele için var oldukları gibi, gerçeğin peşinden koşan yarışçılardır aynı zamanda. En azından ben hep böyle değerlendirdim savcılık görevini. Bu nedenle kendi yaşamıma da ister istemez mesleğimin penceresinden de baktım çoğu zaman. Çünkü bu öyle bir pencere ki, hak, özgürlük, duyarlılık, adalet ve hatta bütün insanlık hallerini görebileceğiniz penceredir. Bu bakımdan önüme gelen olaylara ilişkin dosyalardaki kişilere birer insan, olaylara da yaşamın birer gerçeği gözüyle bakmışımdır hep. Dolayısıyla insanı anlamak ve olayları kavramak gerekliliği üzerinde durmuşumdur.
İşte bu kitapta, gerek meslek yaşamımda bir savcı/hukukçu olarak, gerek bireysel yaşantımda bir eş, bir oğul, bir baba, bir dost olarak ve en nihayetinde bir insan olarak karşılaştığım bütün insanlık hallerine yer veremesem de; hepimizin sık sık karşılaştığı, aşk, sevgi, dostluk, iyilik, kötülük, hak, hukuk, özgürlük, eşitlik, adalet gibi aklınıza gelebilecek pek çok kavram ve yaşama dair unsura yer vermeye çalıştım. Yer verdiğim bu hususlar bir bakıma, bireysel tarihimin yaşanmışlıklarından damıttıklarım ve başkalarının yaşadıklarından çıkartılmış yaşam tecrübeleridir. (Belleğim beni hatırasız bırakmadığı ya da ömrüm hayatıma çelme takmadığı sürece de devamı gelecek yazılardır)
Bunu yaparken de okuyucu sıkmayacak şekilde kısa kısa aforizma tadında yazmaya gayret gösterdim. Ancak hiçbir kelimemde ahlâklı (etik) yaşamak isteyenler için bir hayat felsefesi modunda olmadığım gibi, kimseye akıl satmak ya da ahlak dayatmak gibi bir niyetim olmadı; bu anlamda sadece düşündüklerimi paylaştım bu kitapta. |