Kitap Tanıtımı |
Yıllarca tarikatler üzerinde araştırma yaptım. Tarih içinde seyrini izledim. En sonunda şu kesin yargıya vardım. Tarikat, Kur´an´dan aldığı kimi ödünç kavramlarla, İslamdan apayrı bir dindir. Başka dinlerin Kur´an´daki İslamla ne kadar ortak yanları varsa, geleneksel tarikat anlayışlarının da belki o kadar benzerlikleri vardır. Bu zaten insanık onu alan bütün öğretilerin de bir özelliği değil midir? Bugün halkımızın inanıp yaşadığı din, Kur´an´da öngörülen ´´din´´ İslam değildir. Daha çok Emevi saltanatında, ete kemiğe büründürülüp İslam diye dayatılan, o günden bu güne başka dinlerden de; renkler, motifler, imgeler taşıyan, tarih içinde kuşaktan kuşağa süregelen bir dindir. Dinin en önemli özelliği dogmatik ve yayılımcı olmasıdır.
Semtlerde şeyhler ve ülke bazında da sultan buyurgandır. Halka da şeyhler etrafında bir uydudur. Kendi görüşü, kendi hayatı yoktur. Bu anlamda her birey kuldur ve her şeyh de birer ilahtır.
Bu tarikat şeyhleri; birer kişilik katili, acımasız birer büyücüdürler. Bunlar her türlü uyuşturucu örgütlenmelerinden daha bir tehlikelidir. İnsan, bir mafya kurumuna girerken yani oraların bir üyesi olmaya karar verirken, kötü bir iş yaptığını daha baştan bilir. O yüzden de vicdanının kişiyi rahatsız etmesi mümkündür. Ama bir mürit, hayata hep şeyhinin gözüyle bakar, onun kulağıyla duyar, onun akılıyla akleder.Yani onda yok olur. Şeyhi de yüzyılrca, önce ölmüş pirinin, efendilerinin kendilerine bırakmış olduğu çoğu akıl dışı, gayri insani fosil bilgilerle, daha doğrusu hurafelerle örmüş oldukları kozalarında ölüp ölüp giderler. |