Kitap Tanıtımı |
Kendi varlığıyla baş başa bırakılan tek çalışan türüdür maden işçisi. Kömürle yüz yüze gelindiğinde, beyaz sakalıyla bakan yeraltı tanrısı Hades'in insafına sığınmak, sadece onlara mahsus bir kabuldür. Belki de bu nedenle, maden işçileri gökyüzünün unut veren derinliğini herkesten çok göremedikleri için, karıncalar gibi kaderlerine uyum sağlayarak akıp gidiyorlardı gecenin ve gündüzün vaktinde. Belki de bu nedenle, tüm işçilerden farklı olarak kendilerini bir "hiç" hissederek, yani nesneleşerek kazma salladıkları o tenha ameliyat yerinde, herkesten çok onurlu kalmayı başarıyorlardı.
Zaman korkunç bir silgeçtir onlar için. Kazmakla geçemedikleri öte gerçekliğe yaşadıkları her anı unutarak geçerler. Çünkü ateşi ve aydınlığı kendilerine küstürmüşler, yeryüzüne bağışlamışlardır. Yoksulluk, sefalet, kan, ter ve ölüm, ne dersek diyelim bir mendil kömür değerindedir çünkü.
Maden ocaklarında zor ve zahmetli koşullarda dostluk ve yardımlaşmayla ayakta kalmanın ışığını yansıtan bu öyküleri okuduğunuzda, onların gözlerinin ve dişlerinin aklığını yüzünüzün aydınlığı olarak hissedeceksiniz.
(Arka Kapak) |