Kitap Tanıtımı |
İkinci Mehmed tahta çıktığı sırada, ilk büyük hocası Molla Gürani yeniden Mısır'a dönmüştü. Genç
Padişah bunu öğrenince çok üzülmüş, hemen Memlük Sultanı Kayıtbay'a bir mektup yazarak
hocasını geri istemişti. Kayıtbay, Molla Gürani'yi huzuruna çağırarak mektubu göstermiş ve ardından
şöyle demişti:
"Gitmeyin, size dilediğiniz her şeyi veririm!" Molla Gürani: "O benim oğlum sayılır, gerçekten ihtiyacı
olmasa çağırmaz, beni bırakmazsanız da size düşmanlık eder!" Kayıtbay, bu çağrının kaderin bir
çağrısı olduğunu anlamış ve Molla Gürani'yi bırakmak zorunda kalmıştı. Molla Gürani'nin Edirne'ye
girişi çok görkemli olmuştu. Sultan bu büyük alimi şehrin girişinde karşılamış, yoluna güller serpmişti.
Hoşbeşin ardından sarayın bir odasında onunla sohbete çekilmişti: -Efendi Hazretleri, kanıma bir
dert girdi ki, gece uykuları bana haram oldu. Siz yanımda olmadan bu dertten kurtuluş olmadığını
anladım. Sizi ısrarla çağırdım ki, siz olmadan yapamazdım. -Nedir o büyük dert sultanım? Söyleyin!
Çaresi canımızsa canımızı verelim. Çaresini bilmezsek bileni arayalım. -Bu derviş milleti bir
müddettir çevremde dolaşır. Konstantiniye de Konstantiniye diye başımın etini yer. Hadiste
müjdelenmiş kumandanın ben olduğumu telkin eder. Molla Gürani bir müddet durdu, düşündü: -Bu
derdin bir tek çaresi vardır, o da Konstantiniye üzerine varıp kaderle yüzleşmektir. Hadiste
müjdelenen kumandan siz misiniz değil misiniz çıkar ortaya. Mehmed hocasının gözüne baktı: -
Böyle bir işe kalkışırsam sizin yeriniz ne olur? -Bizim yerimiz bellidir Sultanım. Kılıç neredeyse kalem
de oradadır. |