Kitap Tanıtımı |
Arka Kapak
Elinizdeki bu kitap sizi uluslararası şöhrete sahip bilim adamlarının düşünen her insanı heyecanlandıran temel bir mesele hakkındaki tartışmalarına katılmaya davet ediyor. Bu mesele bilginin, bilmenin bir sınırı olup olmadığıdır. Bu kitapta hem insan zihninin bilme kapasitesi hem de tecrübî bilimlerin bilgi edinebilme imkânları tetkik edilmektedir.
Günümüzde bilimin akıllara hayranlık veren keşif ve icadda bulunması insanlığın eski rüyasını yani insan bilgisinin sınırı bulunmadığı fikrini yeniden canlandırmış görünmektedir. Bu sebeple bu konuda en ehil kişilerin yani bilim adamı ve araştırmacıların fikirlerine müracaat etmek hayli önemli olacaktır.
Kitapta yer alan yedi makalede tanınmış bilim adamları kendi bilim şubelerinde bilmenin bir sınırı olup olmadığını varsa bunların neler olduğu hakkında görüşlerini ortaya koyuyor.
Bilgi nazariyesi açısından konuyu Wolfgan Stegmüller ele almaktadır. Fizik bilimi ile alakalı olarak Hermann Bondi, biyoloji alanında ise Adolf Portmann söz almaktadır. Alexander Mitscherlich konuyu psikoloji, René König ise sosyoloji açısından tetkik etmektedir. Son iki makalede ise Karl Löwith meseleyi felsefi bilgi, Joseph Maria Bochénski bilim-inanç ilişkisi ekseninde incelemektedir.
Kitapta yer alan makaleler konuyu asla sulandırmadan ve populize etmeden tam bir bilimsellik gayesi içinde ele almaktadır.
Önsöz
Takdim
İnsanlığın sürekli tekâmül ettiğine ve gün gelip bütün mesele ve dertlerine bir çözüm bulunulacağına inanılmaktadır. Bu inanç bir ütopya mıdır değil midir, bunun cevabını verecek olan bilgi nazariyesidir. Bilgi nazariyesi bilginin mutlak sınırını ortaya koysa bile münferid bilim şubeleri için sınırsız icad ve keşf imkânı taşıyan bir alan hep var olacaktır. Bu durumdan bilim şubelerinin nihai tekâmül noktası hakkında tahminlerde bulunmanın imkânsız olduğu gibi bir netice çıkarılabilir. İşte burada bilimin teşkilat yapısı imdadımıza yetişmektedir. Zira her bilim şubesi baştan itibaren temel bir meseleyle meşgul olur ve bu temel meseleyi çözmeyi hedefler. Mesela fiziğin hedefi maddenin yapısını tanımaktır. Biyoloji hayatın ne olduğunu tedkik eder. Psikoloji insan amellerini tayin eden saikleri ortaya koymaya çalışır. Sosyoloji insan topluluklarındaki müşterek hayatın suret ve normlarını anlayıp izah etmek gayesindedir. Binaenaleyh bütün münferid bilim şubeleri kâinattaki muhtelif tezahürleri temel bir kanuna irca etmeye çalışmaktadır. Bu temel kanuna irca işleminin eksiksiz ifası o bilim şubesinde araştırılacak bir şeyin kalmaması demektir.
Bu nihai noktaya varmak mümkün müdür, insanlık buna muktedir olacak mıdır; yoksa bu nihai noktaya varmaya mani olan sınırlar mı vardır? İşte bu kitapta işinin ehli bilim adamları bize bu hususta kendi bilim şubelerinin bakış açısından bilgi vermektedirler. Bu husutaki diğer bir mesele de nihai noktaya varıp varmamanın manidar olup olmadığıdır. Kâinat var olduğundan beri ilahiyatçı ve filozoflar bilgideki nihai noktanın manası ile meşgul olmuşlardır. İşte bu sebeble kitabımız bir maarifet nazariyecesinin görüşleri ile başlayıp "felsefi bilgi" ve "bilim ile inanç" makaleleri ile bitmektedir.
Bu kitapta yer alan müellifler sırasıyla, Wolfgang Stegmüller, Hermann Bondi, Adolf Portmann, Alexander Mitscherlich, René König, Karl Löwith ve Joseph Maria Bochéenski dir. Kendilerine ve ayrıca değerli meslektaşlarım Gustava Mösler ve Willy Hochkeppel e yaptıkları yardımlardan dolayı teşekkür ederim.
Leonhard Reinisch |