Kitap Tanıtımı |
Yaşadığımız güne ilişkin kötümserlik, öncelikle, gündelik düşünce kalıplarının dışına çıkmış bir entelektüelce
bilme meselesidir. İnsanın bugünkü varoluşunu algılanmaz kılan aldanımcı iyimserliğin karşısında, cehenneme dönmüş dünyanın gerçekliğiyle hiç korkmadan, çekinmeden yüzleşme girişimidir bu.
Düşünen kimse kırgınlık ve umutsuzluğa sürüklenmez; düşünme, kırgınlık ve umutsuzluktan yücelmedir.
Umutsuzluktan yücelme ancak gerçeklikte hilesiz bir yüzleşme ile mümkün olacaktır. Bu türden bir
kötümserlik, aslında mükemmel bir iyimserlikle, insanların, şikâyetçisi olup yakındıkları dünyanın seyrine
kendi paylarına katılmalarına engel olmak suretiyle, onları kendilerine yönelik eleştirel bir uyanıklığa
kışkırtır. Bu türden bilgiye yaslanmış geleceğe dair bir sezgi, insana, bilebilmenin o ayrıcalıklı mutluluğunu
yaşatır. Bugün de yine sadece böyle bir sezgi dünyaya "cehennem demekle kalmayıp, gelişkin insan
aklının kabullenebileceği bir gerçekliğin bu cehenneme rağmen inşa edilebileceğini söyleyebilir. (...) Ortaçağ
karanlığına mutluluk sezgisi vermiş olan Yunanlı filozoflar, akıl sağlığının üç belirtisi olduğunu söylerdi:
İyi düşünmek, iyi söylemek ve iyi yapmak. Bugün tutkuyla sahip olmamız gereken tek şey, yaşadığımız
cehennemi daha fazla bilme ve bu bilinçle her şeyi daha iyi yapma isteğinden başka ne olabilir ki? Yoksa kaçışın sahte iyimserliği mi tercih edilmeli, bilebilmenin gerçek mutluluğu dururken? |