Kitap Tanıtımı |
Bu çalışmanın yazımı esnasında birçok arkadaşım, dostum meseleyi çok fazla kişiselleştirdiğim, romantize ettiğim konusunda beni uyardılar. Haklıydılar. O´nun üzerine çalışmak giderek benim için bir kendini arayış, keşfediş süreci oldu aynı zamanda. Bu konuda beni en çok cesaretlendiren O oldu. En kişisel olanın, hakikatte, aslında en genel olabileceğini, en genel gözükenin, gerçekte en kişisel olabildiğini O´ndan öğrendim. Benim derdim hiçbir zaman O´nu bilmek olmadı. Onu anlamaya, hissetmeye çalıştım. Onu epistemolojik bir nesne olarak görmedim hiç. Mevcut hazır kataloglar ışığında onu sınıflandırmaya çalışmadım. O´nun yaşadığı çağa, Batı düşüncesinin bütününe niye o kadar farklı baktığını, bakabildiğini, bu cüreti nereden bulduğunu anlamaya çalıştım. Bu konuda tarafsız olmam beklenemez ama, bence O modern Batı düşüncesinin en ayrıksı otlarından biridir. Farkı fark etmeye, fark ettirmeye, O´nun hakkını vermeye çalıştım. O´nu sadece bazı yapıtlarında değil, yapıtlarının bütününde, sadece kitaplarında, makalelerinde değil, aynı zamanda mektuplarında, tutkularında aradım. O´nu oluşturan diğerlerini de gözardı etmemeye çalıştım. Özellikle iki dünya savaşı arasında ürün veren Alman-Yahudi entelektüel kuşağı bence modern Batı düşüncesinin en özgün, en yaratıcı, en isyankar kuşağıdır. Bloch bir söyleşisinde bu kuşağı "birleşik kaplar" metaforuyla anlatmıştır. O´nu o kuşağın bir parçası olarak da anlamaya çalıştım.
Besim F. Dellaloğlu |