Kitap Tanıtımı |
Büyükannem öldü. Ölüm haberi yedi hafta sonra kuzenlerimden birinin yazdığı mektupla bana ulaştı. Bu kısa ve hiç virgülü olmayan mektupta, büyükannemin kilise avlusunda dilenirken düşüp ayağını kırdığı, sekiz gün sonra da kangren olduğu yazılıydı. Daha sonra, büyükannemin iki erkek bir kız kardeşinin çocuklarıyla birlikte, büyükannemin sırtından onun topladığı sadakalarıyla geçindiklerini öğrendim. Bir hekim çağırmayı da akıl edememişler.
?Onu Petropavlosk mezarlığına gömdük, diyordu mektup. Bütün hısım akraba cenazeye geldi, hatta onu seven dilenciler bile onun için ağladılar. Büyükbabam da ağlıyordu; bizi kovaladı ve mezarın başında yalnız kaldı. Çalıların ardından onun nasıl ağladığını seyrettik. O da yakında ölür."
Ağlamadım; ama sırtımda buz gibi bir ürpertinin dolaştığını hatırlıyorum. Geceleyin, avluda bir odun yığınının üstünde otururken, birine büyükannemden söz etmek, onun ne kadar akıllı ve iyi yürekli olduğunu, herkese nasıl bir anne gibi davrandığını anlatmak için içimde karşı koyulmaz bir arzu duydum. Bu arzuyu uzun süre ruhumda taşıdım ama bunları anlatacağım kimse yoktu ve sonunda bu arzum da yerine getirilmeden sönüp gitti. |