Kitap Tanıtımı |
Sıcak bir yaz gününün akşamüstüydü. Dağlardan sıyrılmış ovaları ve ağaçları teğet geçmiş serin bir yaz rüzgârı eşliğinde gittiğim köyün arkasındaki birazda gözlerden uzak olan ama yeşili ve mavisi bol olan ve biraz ötede yeşil ve mavinin sanki birbirlerini kucaklayacak gibi hasretler içinde bekleyen iki sevdalı âşık misali ve yeryüzü ile gökyüzün birleştiği bir manzaradaki buğday tarlasının kenarında uyuduğum uykudan kendime gelmiştim. Dibinde yattığım asırlık ağaç bir bilge gibi her şeyi içine almış beni ise sanki çırılçıplak ortada bırakmıştı. Kaç saat uyuduğumu hiç hatırlamıyorum fakat gördüğüm rüyalar o kadar net ve uzundu ki bir anda kendimi asırlık bilge ağaçmışım gibi hissetim. Ben bambaşka bir dünyaya uyanmıştım sanki etrafındaki her şey yabancı ben ise her şeylere daha yabancı gibiydim. (Tanıtım Bülteninden) ) |