Kitap Tanıtımı |
Mutlu bir ailenin hayaliyle büyüdüm ben. Bir kocam, çocuklarım olacaktı, pembe panjuru olmasa da mutlu olacaktık evimizin içinde. Bir masalmış meğer her şey, pembe panjurlu ev hiç yokmuş. Hayalmiş her şey, toz pembe renkte... Aslında gerçekler griymiş, gittikçe koyulaşan. O grilik mutsuzluğun rengiymiş meğer. Hayatıma grilik hâkim olduğunda, kurban ben oldum sanık sandalyesinde. Hayata yeniden başlamak için oradan çıkmam gerekiyordu. Güç bir seçimdi, başardım.
Her şey insanlar için, derler. Demesi kolay, yaşaması zordur bunu. Yaşadıklarımız bir başkasının başına geldiğinde yorum yapmak, öylesine dinlemek çok daha kolaydır. İçindeyken bazen dünyanın sonu, bazen kıyametin başlangıcı gibidir, ama yine de bir şekilde çıkılır içinden. Bu kitap bir boşanma sonrasının kitabı, kendini tamir etmeye çalışan bir kadının duyguları, yaşadıkları, yaptıkları... Hayat aslında başımıza gelenlerden ibaret, ama bizim ona verdiğimiz karşılık olmasa hep bir eksik. O yüzden bu kitap bir tamamlanmanın hikâyesi...
Kendinizi bir kayık gibi denizin üstüne bırakabilirsiniz ya da bir ağaç gibi kök salabilirsiniz toprağa; bir kuş gibi uçabilir, bir ateşin içine düşebilirsiniz. Her şey mümkün, her şey insanlar için ve hayatın tadını anlayabilmek için her zaman bir tutam da tuz gerekli. |