Kitap Tanıtımı |
“Çocukluğumdan başlamak isterdim anlatmaya; ancak ben çocuk olamadım. Koşamadım özgürce, ip atlayamadım, zıplayamadım doyasıya… Sımsıkı sarılamadım anneme, tutamadım babamın elini… Küçük bir çocuktum. İlk oyuncaklarım oldu iğneler, ilaçlar, sargı bezleri… Rengârenk elbiseler giyme istekleri içindeyken ben, kanayan yaralarıma sürülen kremler ağlatmıştı beni. Ben kırmızı, şirin ayakkabılara bakarken annem giydirmişti bile bana bez ayakkabıyı. Giyemezmişim ben o şirin pabuçları. Çok narinmiş tenim. Soyulurmuş derim. Canımın istediği yiyecekleri, şekerleri yiyemezmişim ben. Annem sağıma, babam soluma geçer öyle yürürdük sokaklarda. Yoldan geçenler bana çarpmasın diyeymiş çünkü kimse bilmiyormuş benim hastalığımı, dokunulmaz bir tenim olduğunu kimse bilmiyormuş, ben bile… Öğreneceğim çok şey varmış gözlerimi açtığım bu geçici dünyada. Minik bir kelebekten bilmiyordum imtihanımın çok büyük olduğunu…” Bu kitap, Kelebek Hastalığına dikkat çekmek için bir kelebeğin, Büşra Özay’ın kaleme aldığı kendi hayatının içinden örülmüş bir kitaptır. Sayfaları çevirdikçe, yer yer gözlerinize hâkim olamayacağınız, günlük tadında okuyormuş gibi ama daha çok bir kelebeğin hayat hikâyesini okuyacaksınız. Dikkat! Bu kitap, yazarın ailesine ve kısacık ömrünü acıyla yaşayan tüm kelebeklere ithaf edilmiştir… (Tanıtım Bülteninden) ) |