Kitap Tanıtımı |
Orda çölde bir çadırda olmak. O sessizlikte ve boşlukta dünyanın bütün kargaşasından, yaşama telaşından uzakta. Etraf öylesine boş ve doğal ki...
Bir hayal kurdum kendimce. Bir çadırım var; bir kayanın dibinde büyükçe bir kıl çadır. Ortada ateş yakılacak bir yer, etrafında minderler, kapkara bir çaydanlık eskisinden, çöl, dağlar ve sessizlik... Doğrusu o gece hiç bitmesin istedim. Ateşin kokusu, çayın demi, etrafın ıssızlığı içinde kayboldum.
Sabaha doğru gözümün içine bembeyaz bir ışık girdi. Öyle parlak bir ışık ki. Gözlüğü takıp bakmaya korktum, sanki takınca kaybolacakmış gibi. Yattığım yerden çadırın ara boşluğundan sızan ay ışığı olduğunu anladım. İlk defa gözüme vuran bir ay ışığı ile uyandım ve gün doğana dek orda öylece kaldım.
'Yatağınızda uzanırken düşüncelerinizin yüksekliği tavana kadardır. Açıkta uzanırken düşünceleriniz yıldızlara yükselir' Bir bedevi atasözü böyle der.
Bir bedevi olarak doğmak... Bir çingene, bir köylü ya da kentli olarak doğmak! Ne fark eder ki, hepimiz ne de olsa farklı şartlanmalar içindeyiz. Kimin özüne daha yakın olduğunu; kimin hangi gizlere yakın, yaşamın sırlarına, doğanın uyumuna daha yakın olduğunu kim bilebilir! |