Kitap Tanıtımı |
Herkesin bildiği gibi mistisizm Doğu’da doğdu. Ancak belirtmek gerekir ki “Doğu” ve “Batı” yuvarlak bir dünyada mutlak bir dayanağı olmayan keyfi tanımlamalardır. Ploti-nus’un zamanında, Roma’nın doğusundaki her şey “Doğu” olarak belirlenmişti ve Roma’nın batısındaki her şey “Batı” idi. On altıncı yüzyıldan sonra, 1884’te, İngiltere’nin Gre-enwich kentinden geçen ve “başlangıç meridyeni” denen hayali bir çizgi tarafından Doğu ve Batı yeni bir “resmi ta-nım” olarak kabul edildi. Denizde yollarını bulmaya ihtiyaç duyan denizciler için gerekli olan bu çizgi, dünya çapındaki harita yapımcıları tarafından dünya küresinin Doğu ve Batı Yarımküreleri arasında resmi olarak belirlenen ayrım çiz-gisi olarak kabul edildi. Bununla birlikte, Doğu ve Batı’nın eski Roma tanımlamaları geleneksel olarak kafamızı karış-tırmaya devam etti. Ve bu nedenle, bu eski düzene uygun olarak, bu ayrımın keyfi doğasına ve onlar tarafından kabul edilmedikleri gerçeğine rağmen, Atina ve Roma’da öğreti-len mistik felsefeden “Batılı” ve İskenderiye, Mısır’da öğ-retilenlerden “Doğulu” olarak bahsedeceğiz. Şimdi “Doğu Yarımküre” olarak kabul ettiğimiz yerde birbirlerinden sa-dece birkaç derece uzaktalar. (Tanıtım Bülteninden) ) |