Kitap Tanıtımı |
Heyan kültürü on birinci yüzyılda Japonya´da açan nadide bir çiçek... Kyoto Sarayı´nın erkeleri dönemin şık dili Çince´de zamanın bilimleriyle meşgulken, dolduramayacakları kadar boş vakitleri olan saray hanımları Japonca´yı kendilerine mal ettiler ve erkeklerin hiç kalkışmayacağı bir şeyi yaptılar; duygularını kağıda geçirdiler. Heyan kültürününün, saray duvarlarının içinde doğan, yaşayan ve ölen bu kapalı kültürünün üzerine bütün bildiklerimizi kadınların tanıklığına borçluyuz. Haz vemutluluk arayışını meşru bir hedef olarak yaşam tarzının merkezine yerleştiren butoplulukta, en gözde toplumsal silahlar incelik, zeka venüktedanlık, ama hepsinden çok, şairlik yeteneği ve birikimiydi. Bir kadın, şiiri, zarafeti ve hazır cevaplığıyla bütün erkelerin başını döndürebilir, bu konuda daha az yetenekli olanlar karanlık bir kadere boyun eğmek zorunda kalabilirdi.
Başucu Oğlanı, yetenekli genç şair Onogoro Hanım´ın Kyoto Sarayı´ndaki yaşantısı üzerinden bu unutulmuş zamanda bir kadın olmanın neye benzediğini anlatıyor. Saray hayatının entrikalarla örülü erkekler cephesinde iktidar savaşı sürüp giderken, Onogoro´nun şiir ve seksle örrülü kadın dünyasında başka türlü bir sorun baş gsterir: Şair hanım, soylu aşığına gereken ihtirasla karşılık veremez olunca, arzusunu kızıştırmak için sözcüklerin sihrine bavurur. Hikaye anlatma ustası kör Oyu, Onogoro´nun yatağının başucundaki paravanın arkasına gizlenerek onun hapsolmuş heyecanının serbest kalmasını sağlar.
Alison Fell, yüzyıllarca geriye giderek, bugün de içinden çıkamadığımız bir konuyu, kadın cinselliği ve kadınla erkek arasındaki o derin uçurumu, bugünkünden çok başka bir zamana yerleştiriyor... Onogoro Hanım´ın çıkış yolu bulamayan hırs ve özlemleri, kıskançlıkları, güçsüzlüğü, korkuları ve gizli arzuları yatak odasında beklenmedik zorluklar doğururken, Oyu´nun hikayeleri bu çalkantılı duygu dünyasına ayna tutuyor.
Alison Fell´in şiirsel diliyle bir kat daha güzelleşen bu aşk arayış hikayesini seveceğinizi umuyoruz. |