Kitap Tanıtımı |
Bandırmalılar dünyanın en zengin tarihsel mirasına sahip bölgelerinden biri üzerinde yaşıyorlar. Geçmişi bir sinema perdesi gibi gözlerimizin önüne aksettiren bir cihaz olsaydı da geçmişin görüntülerini bir film gibi izleyebilseydik neler görürdük? Bir sahnede Manyas Gölü'nün kenarına kurulmuş, yabani kuşları seyreden bir Pers valisini, diğer bir sahnede Karadeniz'e altın postu aramaya giden Yunanlı denizcileri görebilirdik. Ardından İskender'in ordularının geçişine veya Pontos Kralı Mithradates'in Kyzikos'u kuşatmak için donanmasının Bandırma Körfezi'ne demirlemesine şahit olabilirdik. Roma tapınaklarının Bizans manastırlarına, tanrıların azizlere dönüşmesine tanıklık edebilirdik. Bizans'ın mağrur başkentini fethetmek için gelen Arap donanmasının kampına uğrayıp kuşatma coşkusunu ve ardından yenilginin acısını izleyebilirdik. Haçlıların yıkımlarını, Türk akınlarını ve Süleyman Şah'ın Edincik'te yeni bir tarih yazmaya karar verdiği anı gözlerimizle görebilirdik. Ardından Osmanlı asırları boyunca Bandırma'nın bir liman kenti olarak yükselişini, İtalyan Türk, Rum Ermeni tüccarların rekabetini, kavgalarını, barışmalarını izleyebilirdik. Modern çağlara yaklaştıkça yelkenli teknelerin buharlı gemilere dönüştüğünü, deve kervanlarının yerini demir yolunun aldığını, limandaki telaşın nasıl arttığını gözlemleyebilirdik. Ve elbette yıkım günlerini, işgali, kardeşin kardeşe düşman edilmesini ve kurtuluş çabalarıyla yıkık bir şehrin yeniden nasıl canlandığını da...
Belki bir gün bilim insanları anlık ışığı kaybetmenin yolunu buldukları gibi geçmişte yansımış ışığı da kaydedilen bir sistem geliştirerek geçmişin görüntülerini gerçekten bir sinema perdesine yansıtabilecekler. O günler gelene kadar elinizde tuttuğunuz türden çalışmalar geçmişe tutulan yegâne ayna olmaya devam edecektir. |