Kitap Tanıtımı |
Ağabeylerim Zülfü, Asım ve en küçük kardeşim Ferhat´la o masada tanıdık Yunus´u, Pir Sultan Abdal´ı, Mevlana´yı, Hacı Bektaş-ı Veliyi, Âşık Veysel´i, Nazım Hikmet´i, Tevfik Fikret´i, Dadaloğlu´nu, Ömer Hayyam´ı. Babam, sorularımızı yanıtlayarak, fikirlerimizi sorarak, yorumlarımızı dinleyerek yaşamın içinden olaylar anlatırdı. Bunların bir kısmı kendi anılarıydı. Her dinlediğimizde ilk kez dinliyormuş gibi zevk alırdık bunlardan. Yeri geldiğinde anlattığı fıkralarla sohbet daha da eğlenceli olurdu, saatlerin nasıl geçtiğini anlayamazdık. Bu anlattıklarıyla bizlere yaşamın felsefesini kavratmaya çalıştığını sonraları anlayabildim.
"Baba, bize anlattıklarını bir yerlere not etmiş olsaydın, bu bize bırakacağın en değerli miras olurdu." dediğimde babam başımı okşayıp güldü.
Bir gün sonra onun çalışma masasına yaklaştığımda okuduğu kitaptan başını kaldırıp "Kızım, dün benden bir şey istemiştin, istediğin hazır ve burada." diyerek her zamanki zarif tavrıyla, bana karton kapaklı, sararmış eski bir defter uzattı. |