Kitap Tanıtımı |
Arka Kapak Yazısı (Tanıtım Bülteninden) Kördüğüm 'Hayatım, beni cehenneme savuran bir rüzgârla altüst olmuştu, böyle olmasında ne suçum ne de katkım vardı. Etrafımda neler dönüyor, bilmiyordum. Fakat tuhaf bir şekilde içinde bocaladığım çaresizlik duygusu giderek mücadele ruhuyla yer değiştiriyordu…' Esrarengiz bir kaza sonucu bellek kaybı yaşayan, bu nedenle 'Gizem' adıyla anılan genç kadının tek bir isteği vardır: kendi gerçeğine ulaşmak… Bir süre hastanede kaldıktan sonra özel bir kliniğe yatırılan Gizem, bu kapalı ortamda, hayal bile edemeyeceği travmalar yaşamış genç bir kadınla ve onunla özel olarak ilgilenen doktor Orhan’la ilişki kurar. Zamanla kendinde unutuşun o sımsıkı kilitli kapısını aralayacak gücü bulan Gizem, hatırladıklarıyla kumpaslar, entrikalar ve rastlantılarla örülü, Türkiye’de yaşanan bu karmaşık günleri de içine alan esaslı bir kasırgaya kapılmış gitmekte olduğunu görecektir. Kördüğüm, hayatının hassas bir evresinde, günümüzün acımasız çarkları arasına sıkışmış genç bir kadının yaşadıklarını çarpıcı bir 'geri dönüş' hikayesiyle anlatıyor. Ayşe Kulin çok sevilen Kanadı Kırık Kuşlar’da olduğu gibi, ülkesinin çalkantıları ile sarsılan ama tutkularına da sorumluluklarına da sahip çıkan genç bir kadının ayakta kalma mücadelesini gözler önüne seriyor. Kanadı Kırık Kuşlar 'Kendi vatanında bile yabancıdır kanadı kırık kuşlar' 1930'ların Almanyası... Nazilerin baskısından bunalan Yahudi asıllı tıp doktoru Gerhard Schlimann, çemberin yeterince daraldığını, kendisi ve ailesi için tek çarenin kaldığını hisseder: Kaçmak... Ancak işsizliğin, savaşın habercisi toplumsal karmaşaların ve her yere yayılan ayrımcılığın cenderesindeki bir dünyada insanca yaşanacak bir yer bulmak hiç de kolay değildir. Zira Gerhard Schlimann ve diğer Yahudilere sözümona gelişmiş ülkeler bir bir sırt çevirirken, bir tek Avrupa'nın kıyısındaki genç bir Müslüman ülke kucak açar: Türkiye Cumhuriyeti... Ayşe Kulin, Kanadı Kırık Kuşlar'da 1930'ların Almanya'sından 2000'lerin Türkiye'sine uzanan bir ailenin dört kuşaklık hikâyesini anlatıyor bizlere. Sıradışı, güçlü, coşkulu, inançlı kadınların hikâyesi bu aynı zamanda. Elsa, Suzan, Sude ve Esra kendi sancıları ve değişimlerini vatanlarının çalkantıları ile iç içe yaşıyorlar. Kanadı Kırık Kuşlar, vatanı sevgi olan herkesin kalbine değecek... (Tanıtım Bülteninden) Füreya-Özel Baskı Birden çocuklardan biri bağırdı 'Şuraya bakın, iki kuş öpüşüyorlar!' Füreya iskelenin üzerindeydi. Güçlükle arkasını dönerek, aşağıda cıvıldayıp duran çocuklara baktı. 'Hanginiz söyledi bunu?' diye seslendi. Sıska bir oğlan öne çıktı. 'Ben!' dedi. 'Kuş mu gördün orada?' 'Evet.' Füreya üşenmedi, indi iskeleden. Çocuğu yanına çağırdı. 'Kuşu nerede gördüğünü göster bakayım.'Çocuk birkaç adım geriledi. Füreya takip etti çocuğu. Eliyle işaret etti oğlan.'Nah orada. İşte kuşlar gaga gagaya vermiş öpüşüyorlar.' Dondu kaldı Füreya. Hiç tasarlamadığı halde, çocuğun işaret ettiği yerde masalsı iki kuş kafası beliriyordu. Tıpkı öpüşür gibiydiler. Haklıydı çocuk. Cumhuriyet Türkiyesi'nin ilk kadın seramik sanatçısı Füreya Koral'ın hayat hikâyesi Füreya, aynı zamanda bir dönem romanı. Dürbünümde Kırk Sene Bu kitapta yazdıklarım, babamın da var olduğu dünyada geçirdiğim kırk yılın, dürbünüme çarpan resimleridir; özelimde ve ülkemde 1941’den bu yana yaşadıklarımdan, gördüklerimden seçmelerimdir. Kitabıma, beni çok etkileyen, çok üzen, çok sevindiren, bende iz bırakan, belleğimde hep kalan anılarımı aldım. Babamın vefatına kadar beni ilmek ilmek örerek bugünkü ben yapan kişileri, olayları kendi gözümden, kendi kalemimle aktardım. Babamın ölümünden sonra ise, ne ben aynı Ayşe’ydim ne de Türkiye aynı Türkiye. Babamın yokluğu beni, Turgut Özal da Türkiye’yi değiştirmişti. Artılarımız ve eksilerimizle başkalaşmıştık. 1983’ten sonraki yıllarımın serüveni 'HAYAL' adlı kitabıma konu oldu. Ama elinizdeki sayfalarda okuyacaklarınız, 1983 yılına kadar, Edip Cansever’e rahmetle selam olsun. 'Ben Ayşe Kulin Nasılım'a yanıtımdır. ) |