Kitap Tanıtımı |
Ninnimi yitirmiştim. Masalım, hikâyem yoktu, oyunum şenliğim, dilim dilbazım yoktu artık. Örfümü anânemi, kültürümü, türkümü yitirmiştim, ağıtım anadilimden firar etmişti. Ah, duvar diplerinde uğrun uğrun ağlayan çocukluğum! Beni sımsıcak saranım, kara toprak sarıyor şimdi seni. Çok arkadaşlarım, dostlarım oldu, çok sevenlerim, çok da sevdiklerim... Uğruna ölümüne savaştığım değerlerim, ideallerim ama hiç kimse ve hiçbir şey senin yerini tutmadı, tutamadı. Anladım ki; toprak sensin, memleket sensin, dil sensin, dildaş sensin, ana ocağım, anayurdum, anadilim sensin, sen! Varlıkların en sevgilisi, en yücesi sensin. Sen... Annem, Asiye değildi. Yavrusunu Nil’in bereketli suyuna salmamıştı. O sudan ıpıslak bir Musa gelmeyecekti. (Tanıtım Bülteninden) ) |