Kitap Tanıtımı |
Hiçbir şey eskisi gibi değil, olmayacak da. Bir eski de yok hatta. Birden tosladığınız o büyük gerçek var: "Yaşam yaşamıyor!" Dokuz - altı çalışma saatleri, evden çıkarken eşinizden aldığınız öpücük (oldu canım!), gülümseyerek indiğiniz belediye otobüsü, ATM kuyruğunda önünüzde duran adamla aranızdaki saygılı mesafe... Bir gün hepsi iflas ediyor, işte bu çok hoş. Yeni bir şey kuruluyor çünkü yıkıntılar arasından: Artık kainattan azına razı değilsiniz. Bu koşturmaca, yuvarlanan kayayı sürekli yukarıya taşımanız, siz bu döngünün farkında oldukça sıkıcı olmak bir yana, eğlenceli bile olabilir aslında. Sulhi Dölek bize bir şey yapıyor, alışık olmadığımız bir şey, kaskatı bir aynanın karşısına bizimle beraber oturuyor. Bilgiçlik taslamadan. Yüzümüze ayna tutmak değil niyeti; o, aynanın karşısına bizimle beraber oturuyor, en az bizim kadar yaşıyor ayna tutulmasını. Kırılan Aynalar´dan biliyoruz, kırık yaşantılar ancak kırıksayan bir dille anlatılabiliyor. |