Kitap Tanıtımı |
Bir müslümanın ilk görevi dinini doğru bir şekilde öğrenmektir. iman esaslarını, islam'ın şartlarını, Cenab-ı Hakk'ın emir ve yasaklarını öğrenmek erkek veya kadın her müslümana farzdır. Hadis-i şerif te şöyle buyurulmuştur:'ilim öğrenmek, erkek ve kadın her Müslümana farzdır.' (ibn Mace; Mukaddime, 17; Beyhaki, Şuabu'l-Iman, 1663; K. Üstün, Ellidört Farz Şerhi, s. 458) Burada 'ilim' ile kasdedilen hiç şüphesiz ki öncelikle dini ilimlerdir, islam'a göre dini ihtiyaçlara cevap verecek derecede ilim öğrenmek farz-ı ayndır, yani her mükellef kadın ve erkeğin asgari olarak bunları öğrenmesi zorunludur. Öncelikle öğrenilmesi gereken ilimler ise itikad (inanç) esasları, helal-haram bilgileri, farzlar, vacipler ve sünnetlerdir. Her mümin bunları doğru kaynaklardan öğrenip düzgün bir itikad sahibi olmakla mükelleftir, bunları bilmemek mazeret teşkil etmez. ikinci bin yılın müceddidi, büyük veli ve alim imam Rabbani hz.leri Mektubat isimli eserinde şöyle buyurmaktadır: 'akıl ve baliğ olan her erkeğin ve kadının birinci vazifesi, Ehl-i Sünnet alimlerinin yazdıkları akaid bilgilerini (inanç esaslarını) öğrenmek ve bunlara uygun olarak inanmaktır. allah-u Teala o büyük alimlerin çalışmalanna bol bol sevab versin! Kıyamette cehennem azabından kurtulmak, onların bildirdiklerine inanmaya bağlıdır. Cehennemden kurtulacak olanlar yalnız bunların yolunda gidenlerdir... İtikadı (inancı) düzelttikten sonra helal, haram, farz, vacib. sünnet, mendûb, mekruh olan şeyleri de fıkıh kitaplarından öğrenmek ve bunların gereğine göre amel etmek lazımdır... allah korusun, itikad edecek şeylerde bir sarsıntı olursa, kıyametde Cehennemden hiç kurtulmak olmaz, itikad doğru olup da, amellerde gevşeklik olursa, tevbe ile -ve belki tevbesizde- affolunabilir. Eğer afv olunmazsa, cehenneme girse bile, sonunda yine kurtulur.' (193'üncü Mektup) işte bu bakımdan islam inanç esaslarını inceleyen akaid ilmi, diğer islami ilimler arasında 'ümmü'l-ulûm' (ilimlerin anası) olarak kabul edilir. Çünkü, bozuk bir itikad ile yapılan ibadetler makbul olmaz. Herşeyden önce itikadın doğru olması lazımdır. imam Rabbani hz.leri bu konuda yine şunları söylemektedir: - 'itikada dair olan işler dinin esası ve islam'ın zaruri işlerindendir. itikadı yitiren, necat (kurtuluş) ehli olmaz; ahiret azabından halası da onun için tasavvur edilemez. (429. Mektup) - itikad düzeltilmelidir ki, uhrevi felah (ahiret mutluluğu), ebedi necat (kurtuluş) tasavvur edile. Kötü itikad ki, ehl-i sünnet inançlarına muhalefettir, öldürücü zehir durumundadır ve ebedi ölüme, sonsuz azaba götürür.' Medya ve internet yoluyla her türlü bozuk neşriyatın açıkça yapıldığı günümüzde, yüce dinimizin esaslarını doğru (ehl-i sünnet) kaynaklardan öğrenmek hususu çok daha fazla önem kazanmıştır. Çünkü bunlar öğrenilmedikçe de imanı elde tutmak, müslümanlığı muhafaza etmek çok güçtür. Hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: 'ileride fitne olacak. O zaman kişi sabahleyin mümin olarak kalkacak, akşama kafir olmuş bir halde girecek, ancak allah'ın ilimle ihya ettiği kimseler müstesna.' (Ramuzü'l-Ehadis, 3722) Hadis-i şerifte belirtildiği üzere, kişi küfre düşme tehlikesini ancak islam dinini Ehl-i Sünnet kaynaklarından öğrenip tatbik etmekle bertaraf edebilir. Kitabın son (sekizinci) bölümü olan 'Elfaz-ı Küfr (Küfür Sözleri) ve irtidad Risalesi' de yine bu amaca hizmet için ilave edilmiştir. Çünkü, başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: 'Kul düşünmeden allah'ın hoşlanmadığı öyle bir söz söyler ki, bununla Cehenneme düşer.' (Buhari) Onun için, ağzımızdan çıkacak sözlere çok dikkat etmemiz lazımdır. Eğer bir müslümanın ağzından küfür sözleri çıkarsa, hemen tevbe edip imanını yenilemesi gerekir. Bu tehlikeye düşmemek için, küfür sözlerinin neler olduğunun da bilinmesi gerekir. işte, incelediğiniz kitap bu düşüncelerle hazırlanmıştır. Kitapta, itikadi ve ameli konulardaki imamlarımız imam-ı azam Ebû Hanife hz.leri ve imam-ı Matüridi başta gelmek üzere, imam Rabbani, imam Gazali, Muhyiddin-i arabi, Muhammed Nur'ül- arabi, ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, imam Birgivi, Hz. Mevlana, H. Şemsi Ergüneş, Bediüzzaman Said Nursi gibi ulema ve din büyüklerimizin görüşleri esas alınmış, kişisel görüşlerden özellikle kaçınılmıştır. ayet-i kerimelerin yorumlarında ise Rûhu'l-Furkan ve Rûhu'l-Beyan başta gelmek üzere Beydavi, Fahreddin Razi, ibn-i Kesir, Ebussuud gibi muteber tefsirlerden istifade edilmiştir. Bu bakımdan, kitap bu ehl-i sünnet büyüklerimizin eserlerinin özetlerinden oluşan bir derleme mahiyetindedir. Bunlara ilaveten, çok değerli büyüğümüz ve üstazım Sn Muhiddin Ergüneş beyefendi de ileri yaşına rağmen -basım öncesinde yapılan birkaç ufak düzenleme hariç- büyük bir özveri ile kitabı satır satır okuyarak gerekli tashihatları yapmıştır. Şayet kendisinin teşvik ve himmetleri olmasaydı, bu kitabın ortaya çıkamayacağını da belirtmek isterim. Kendisine sonsuz şükran ve minnetlerimi arzederim. Keza, bizleri küçük yaşlardan itibaren dini terbiye ve tasavvuf kültürü ile yetiştiren babam Kemaleddin Bey'i de rahmetle anıyorum, mekanı Cennet olsun... amacımız, sadece hizmettir. Tevfik ve hidayet, yüce Mevla'dandır... - Ömer Reha ArıkkanŞa'ban 1439 (Mayıs 2018)İstanbul (Tanıtım Bülteninden) ) |