Atatürk'ten Özür Diliyorum; Ben Yüksel Mert
ISBN 9786059272926
Yayınevi Az Kitap
Yazarlar Ekmel Ali Okur (author)
Kitap Tanıtımı "Bu kitabı okurken içim sızladı. Daha doğrusu içim cayır cayır yandı! Biz nasıl oluyor da yüzyılda bir gelen dâhinin açtığı çağdaş yolu bırakıp gençlerimizin, çocuklarımızın, dibi görünmeyen karanlıklara atılmasına göz yumabildik? Bu güzel kitabı herkesin ama herkesin mutlaka okumasını tavsiye ediyorum." Muazzez İlmiye ÇIĞ "İçim burkularak okudum. Hemşehrim Ekmel Ali OKUR; eline, yüreğine sağlık." Muzaffer İZGÜ "Mevlâna Hazretleri yaşasaydı: 'Oku! Ne olursan ol. Bu kitabı mutlaka oku. İster sağcı, ister solcu, ister mukim, ister yolcu... Derya-deniz âlim de olsan, müşfik ya da zalim de olsan, oku! Bir daha oku!' derdi." Nurettin CELMEOĞLU / (Yazar-Filolog) "Bu kitapla, özür dilemek yeni bir boyut kazanıyor." Orhan RAMAZANOĞLU / (Emekli Ataşe-Müsteşar) "Bu kitap, İslam ve akıl ilişkisinin binlerce yıllık özeti gibidir. Duru bir Türkçe ve yalın bir dille anlatılan; herkesin, hepinizin öyküsü..." Nedim SOYLU / (Yazar-Gazeteci) "Cemaatlerin, halkların birlik ve bütünlüğüne bir çağrı olan bu eseri tanımak, okuyucuyu daha bir zenginleştirecektir. Okunmalı..." Yücel ÇAKMAKLI / (Sinema yönetmeni) "Bu muhteşem kitabı soluksuz okudum. Bu, anlamı bol olan romanı mutlaka okumalısınız." Süleyman CANPOLAT / (Gazeteci) "Bu kitap, dini bilmeyenlerin din rehberi olarak; samimi, gariban halkımızın nasıl sömürüldüğünün destansı hikâyesi..." Prof. Dr. İlyas DEHRİ "Sevgili Yüksel MERT, Atatürk'ten sen değil, ona sahip çıkamadığımız için hepimiz özür dilemeliyiz. Böyle güzel bir kitabı ulusumuza kazandırdığınız için sizlere teşekkür ediyorum." Cüneyt ARKIN / (Sinema oyuncusu) "Bu kitap, cellatların hangi sinsi kılıklara girebildiklerinin ve insanları nasıl yanılttıklarının çarpıcı hikâyesi..." Fuat DUYMAZ "İslam'ın ilk emri 'oku'dur. Bu eser de bana göre mutlaka okunmalıdır." Mehmet BARIŞ / (Müftü) "Ben bu kitabı okudum ve doğrusu çok etkilendim." Emre ÇOLAK / (Millî futbolcu) Yüksel; köyde yok yoksul, içli, selim ve onurlu, eşkıya olmaya mecbur edilmiş bir babanın çocuğu. İlkokuldan sonra büyük adam olma hasretiyle medreseye gitti. Rabıta kavramını sorguladı diye, karpuz çaldı iftirasıyla ve insafsız bir dayakla sokağa atıldı. İmam-hatibe gitti, başarılı bir öğrenciydi, geceleri yatakhaneden kaçıp, Yılmaz Güney filmlerine gidiyor diye meydan dayağı atılıp okuldan kovuldu. Çeşitli cemaat ve derneklere gitti, uydu ve uyuntu olamadığı için hiçbir toplulukta tutunamadı. Ta otuz küsur yaşına kadar amansız bir Atatürk düşmanı olarak yaşadı. Günlerden bir gün, dinde salt kaynak "Kur'an" diyen bir grupla tanıştı. Baştan sona Kur'an'ı anlayarak okudu, dinle ilgili bildiği her bir şey kafasında allak bullak oldu. Kur'an'ı anladıkça Atatürk'e yaklaşıp onu çok sevdi. Artık hayatında iki yaşam rehberi vardı; Kur'an ve Nutuk! Artık hayatında doğru yolun iki rehberi, iki Mustafa vardı; Muhammed Mustafa ve Mustafa Kemal! İşte bu roman, büyük adam olma hasretiyle yola çıkan bir çocuğun oradan oraya savruluşunun trajik hikâyesi. Sözün özü; yalnız ve güzel ülkemizin üzerinde oynanan akıl almaz oyunların aynası, bir tür koca, kopkoca bir çığlığı...