Kitap Tanıtımı |
Pygmalion`un günleri, bu taş sevgiliyi öpüp koklamakla ve seyirle geçiyordu. Derken kurbanların kesildiği, şenliklerin yapıldığı Venüs Bayramı`nın coşkusu duyuldu etrafta. Herkes gibi o da tapınağa koşku ve aşk tanrısına, taşa yonttuğu anlama can bahşetmesi için uzun süre yakardı. Sonra evine döndü. Fildişi sevgilisine taze bir inançla bakarak o cansız dudaklarından öptü.
Ve irkildi Pygmalion. Öptüğü dudaklar her zamanki gibi soğuk değildi, ılıktı. Ve yineledi busesini ve ılık dudakların gittikçe yumuşadığını duydu. Ve o güne değin hiç kucaklamadığı bir kucaklayışla sarmaladı onu, o sıcak, o canlı yüreği...
Ve sevgili, elindeki çiçeği Pygmalion`a uzattı ve dedi, aşkın gerçeğini açıklarcasına; "Her bir çiçek ilkbahar bilgisine açılan bir penceredir. Çiçek olmuş ilkbahardır. Çünkü çiçekler oluşturmayan bir ilkbahar benim için hiçtir."
......
Sevgili Okuyucu!
İşte Pygmalion`un öyküsü. İşte her bir yüreğin bir tapınak olduğunu ve tapınağın anlamının belki de tozlu bir mermerde uyuduğunu unutanların öyküsü; senin ve de benim öyküm...
.....
İşte yeryüzünün farklı iklimlerinden devşirilmiş binlerce şiir, binlerce çiçek...
.....
Bunları yüreğinizde bir ilkbahar oluşturması temennisiyle... Zira çiçekler oluşturmayan bir ilkbahar benim için hiçtir... |