Kitap Tanıtımı |
"Seni, geleceğim dediğin günde, bekle dediğin yerde bekledim, gelmedin. Ben o günün hayaliyle
yıllarca bir gonca gibi büründüm, sarındım sevdama. Rengimi, kokumu sana sakladım ama gelip
görmedin, koklamadın. Beni bıraktığını anladığım o anda burkuldum, soldum, yaprak yaprak
döküldüm, öldüm."
"Sabah rüzgarı bana sözleştiğimiz yerde beklediğini söyledi. Aşkımızın engeli beni, görünmeyen
zincirlerle kampüsün tüm ağaçlarına bağlamıştı, gelemedim. Buluşma sözü, yeri, zamanı ile daha ilk
söylendiğinde kandırmacaydı. İkimize biçtiğim meslek de oyalanman içindi. Ben seni hep aldattım.
'Seni kardeşçe seviyorum,' dedim. O da yalandı. Seni, seninkinden büyük bir aşkla seviyorum. Ne
var ki ben bu aşkla kahrolsam da seni kurtarmalıydım. Beni unutasın diye gelmedim."
Aşkın birinci şifresini çözer gibi olmuştu. Birincinin zorluğunda ikinci şifre belirdi. Çözümü için
şifrecinin olması gerekirdi. Oysa o, kaçmış gitmişti. Yıllarca ikinci şifrenin çözümünde uğraş vererek
aradı şifreciyi. Tam bulma umudunu yitirmişti ki bir gün onu karşısında görüverdi. |