Kitap Tanıtımı |
8. Yüzyılda yaşanmış etkileyici bir "Aşk" hikayesi okumak için hazır olun. Kimi zaman gülecek, kimi zaman dolan gözlerinizi ellerinizle teskin edeceksiniz.
Aşk diye bir duygu olmasaydı, hayat ne kadar yaşanabilir olurdu? Yine de bir kuşa, bir kelebeğe, bir kırmızı güle dokunabilir miydik sevgiyle? Ya da güzel olanı "Aşk"sız da şimdiki gibi güzel görebilir miydik?
"Elbette ki hayır!", diyen Ey Amal!
Seni senden, ailenden, yurdundan alıp götüren "Aşkın büyü"sü sırça kalbinde hudutsuz heyecanlar oluştururken, seni bu derece Aşk'tan geri çeviren, yüreğinde ızdırap denizleri tekevvün ettiren neydi söylesene?
Hani, onu gören gözlerin, O olmazsa kör olup gidecekti?
Hani, güzel gördüklerin Onsuz kalınca siyaha bürünecekti?
Hani, Onsuz yaşamak, içi boşaltılmış bir ömrün bedeliydi?
Bakma öyle! Susma! Ne duruyorsun, konuşsana Ey Amal!
Konuşsana!..
"Doğru söylersin Ey Okuyucu! Yaşayamam demiştim, kör olurum demiştim ama sonradan Aşk'tan Aşk'a derin bir yol olduğunu keşfettim."
"Neymiş o keşfettiğin yol, gezginlerin en garibi?"
"Aşk..."
"Aşk mı?"
"Evet, Aşk! Meğer Aşk dediğin;
Mevla'ya giden yolda, Leyla ile selamlaşmakmış..."
Kitabın son sayfasına kadar gizemini koruyan başarılı bir kurgu. Geçmiş ile günümüz arasında zaman yolculuğuna çıkmak isteyenler için unutulmaz bir eser. Bu romanı okuduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. |