Kitap Tanıtımı |
Çok parlak bir kitap.
ZADIE SMITH
Çok zekice yazılmış.
INDEPENDENT
Alain de Bottonun felsefe için yaptığını Simon Goldhill klasikler için yapıyor.
THE GUARDIAN
***
Gladyatör dünya çapında bir fenomendi, İskender üçlemesi bütün dünyada en çok satanlar listesinde yer aldı. Ama Yunanlıların ve Romalıların etkisi bundan daha da büyüktür. Simon Goldhillin bu muhteşem kitabında da açıkladığı gibi, hayatımızın ve düşüncelerimizin- nerdeyse her bölümünün, klasik Atina ve Romada kökleri vardır.
Sokratese göre, incelenmemiş yaşamlar yaşanmaya değmez. Goldhill, bu tavsiyeyi yaşamımızın en temel alanlarında, evlilik ve cinsellikten, politika ve eğlenceye kadar, uygulamıştır. Âşık olsak ya da demokrasi adına savaşsak da, Goldhill klasik düşüncelerin davranışlarımızı ve tutumlarımızı çok önemli bir şekilde şekillendirmeye devam ettiğini göstermektedir.
İlham verici, düşündürücü ve aydınlatıcı AŞK, SEKS ve TRAGEDYA, yaşamımız için önemli bir rehber.
Kitabın önsözünden
HARAP BİR HAYAT
Klasik miras, fark etsek de etmesek de, çevremizde ve içimizdedir. Ama Rönesanstan beri, klasik geçmişi bugün olduğu kadar unutmaya çalışan tek bir dönem olmamıştır. Bir önceki nesillerin akıllarında yer almış görüntülerin ve dilin şimdi rehbere ihtiyacı vardır. Bir klasik mit resminin müze etiketi üzerinde bir açıklaması olması gerekir, bir şiirdeki her klasik göndermenin dipnota ihtiyacı vardır. Yüzyıllar boyunca Batı kültürünün temeli, hayal gücünün paylaşılmış kaynağı, sistematik bir şekilde Batı boyunca, halk kültürü için kaçınılmaz sonuçlarla, modern eğitim sistemlerinde köklenmiştir. Modernite, hafıza kaybı anlamına gelmiştir- geçmiş hakkında, kültürel gelenek, tutkular ve kendi tarihiniz hakkında hafıza kaybı. Küfürleri ve seksi ilk kendilerinin bulduğuna inanan yetişkinler gibi ve anne babalarının isteklerine sadece boş gözlerle bakanlar gibi, modern kültürün mirasını unuttuğunu fark etmesi bile zordur.
Bu hafıza kaybının bir sonucu, geçmişin mirasının kolay bir şekilde önemsiz ve ilgisiz görülebilmesidir. Eğer kişi, bu tarihin en yüzeysel işaretlerine bakarsa, bu net bir şekilde önemsizdir. Dışarıda bir kenarda bulunan klasik kolonlar, biraz daha çok görkem ve saygınlık temsil eder ve klasik görüntüleri kullanan reklâmlar sadece bu klâsın beceriyle kullanılan bir işaretidir. Venüs kadar sevimli bir klişedir.
Bu kitap, geçmişin bu görüntülerinin yüzeysel dolaşımı ile ilgilenmemektedir çünkü bunların hepsi, bu uzun geleneğin hazır bir şekilde tanımlanabilir ipuçlarıdır. Bu, eski mitlerin tiyatro ve edebiyatta nasıl oraya çıktığının kılavuzu değildir, ne Disneyin Herkülü, ne Zeyna ne de Savaşçı Prenses ile ilgilidir. Ne de eski dramaların modern prodüksiyonları ile ilgili tartışmalar vardır. Eğitim sistemi ve onun politikaları hakkında yakınma bile yoktur. Benim odak noktam, klasiklerin bu kadar sık bir şekilde çektiği dindarlık değildir. Bu kitap daha çok klasiklerin neden önemli olduğu konusundadır.
Bu kitabın her bölümü, klasikleri öğrenmenin neden modern Batı yaşamının temel konularını anlamada çok önemli bir fark yarattığına adanmıştır bu aynı zamanda kendimizi anlamada da önemli bir fark yaratır. Araştırılması gereken sorular, kamusal ve özel yaşantımızın en temel ve önemli endişeleridir: geçmiş günümüzdeki kimliği nasıl şekillendirir? Cinsel isteklerimiz ve vücutlarımız hakkındaki anlayışımız kültürel beklentilerimizin ya da doğanın gerçek işaretinin ürünüdür? Toplumda dinin rolünü, özellikle de evlilik ve aile konusunda, nasıl anlamamız gereklidir? Bir demokrasi vatandaşı olmak ne anlama gelmektedir? Boş zamanımızda yaptığımız aktiviteler biz ve toplumumuz hakkında ne söyler? Mit ve tarih, seks ve vücut, din ve evlilik, politika ve demokrasi, eğlence ve gösteri: bunlar modern benliğin temel yapı bloklarıdır. Bu kitabı sürükleyen motivasyon, bu yapı blokları için, artık her şeyin de üzerinde, eğitimsel ve sanatsal hafıza kaybı modern kültürün içine giderek daha da çok sızdıkça, klasikleri anlamanın önemini yeniden vurgulamaktır. Burada önemli olan, klasiklerin modern benliğin oluşturulmasının nasıl ayrılmaz bir parçası olduğudur.
Bu soruların alanı aslında çok geniştir ama kitabın temel ilkesi çok basittir. Tek bir fikir içinde özetlenebilir tabii ki eski bir yazardan alıntı yapılarak: Eğer nereden geldiğinizi bilmiyorsanız, her zaman bir çocuk olarak kalırsınız. Bu iddia, Roma devlet adamı ve hatip Ciceroya aittir ve kelimeleri saldırgan bir küçümseme ile tıslar.
Simon Goldhill |