Kitap Tanıtımı |
Bir bakış değmişti önce şarabımıza; işte ilk o zaman başladı. Alelade bir hayat olabilecekken, çileli bir çırpınışa döndü yolumuz. Bu bizim şapkadan çıkan kaderle karışık kederli talihimizdi. Sorgularken cevap bulamadığımız çok oldu; "Onlar mı fazla, yoksa biz mi eksiğiz?" diye. Aslında ne onlar fazlaydı ne de biz eksiktik... Bir bakıma eksik olduğumuz kadar fazla; fazla olduğumuz kadar da eksiktik. Ruhumuzda siyah beyaz yanlar vardı. İki renk de bir birinin içinden çıkıyordu. Siyahı ağartanlar derviş oluyor, beyazı kirletenler köprü altlarına gidiyordu. Oysa ikisinin ruhu da aynı yerden gelmiş ve aynı bakış değmişti ruhlarına. Aşk-şarap ruhuna değen bu bakışla gri bir yolda dolaşırken, bir beyaza, bir siyaha çalıyordu. O yüzden iki taraftan da haberdardı. Anlatmak istedi insanlara bu iki ayrı dünyayı tek bir kitap içinde. Bakışla ruhuna sirayet eden aşk acısını içki kadehleriyle teskin etmeye çalışırken, daha da derinleşmişti acıları. Demek ki ruhunu teskin edecek başka bir yol bulmalıydı kendine. İşte bu arayış onu yeni bir yol bulmaya sevk etti; vadilerle dolu, kıvrımlarla örülü bir yoldu bu. İlerledi, ilerledi ancak yol çok uzundu ve bir yol gösteren lazımdı. Önceden o yollardan geçen birini aradı; bulamadı. Sonra karşısına kendisi gibi yaralı bir kız çıktı. Birlikte yürümeye başladılar ve birlikte yürümek yüklerini hafifletti. Yol gösteren bulamadıkları için yoldaş oldular birbirlerine ve böylece bir roman çıktı ortaya. Sonunda ne mi oldu kızla çocuğa? Hayalin hakikati ile hakikatin hayalinin birbirine karıştığı bu âlemde kim ne bilebilirdi ki onlara ne olduğunu. |