Kitap Tanıtımı |
Sustular gene soğuk buzdağlarının, yalçın kayalıkların kıyısında. Bozguna uğramış iki ordu gibi. Karşı saflarda mıydılar, birbirini mi kırmışlardı, anlaşılamıyordu. İki biçilmiş ordu, iki biçilmiş kaftan gibi yan yana duruyordu. Kandilli’ye sevk olunan bir tabur misali sıra sıra ilerlerken serviler, ikisinin de gözleri Göksu’ya asılı kaldı. Yanardağlardan yenice taşmış kıpkızıl bir ırmak, köpüren lavlarıyla akıyordu önlerinde. Ateşten bir nehir. Zengin kız-fakir oğlan hikâyelerinden bin beter bir dramın içine sürüklenmek üzereydiler. Ne yapacaklardı? Birbirlerine merhametleri varsa oradan behemehal uzaklaşmaları, birbirlerine sırtlarını dönüp arkalarına bakmadan sıvışmaları gerekirdi. Gel gör ki birbirlerine merhametlerinden yapamıyorlardı bunu. (Tanıtım Bülteninden) ) |